19 Aralık 2019

Kutsal Tohum

19 Aralık 2019
Ankara, 12:58


Her insan ruhu gelişimi boyunca yüzlerce hatta binlerce hayat yaşar ve daha birçoğunu da yaşayacaktır. Her hayatında bir şeyler öğrenecektir ve onu bir adım daha ileri götürür. Bilinçsizce karma yaratır ve bunları daha sonraki hayatında kendisi çözer, tecrübe eder ve öğrenir. Bazı ruhlar bunu diğerlerinden daha hızlı yaparlar. Evrende her şeyin özü budur. Gelişim ve ilerleme. Bu sebepsiz yere olmaz. Daha büyük bir planın parçasıdır. Bu kozmik plan; baş yaratıcı veya kaynak denilen bir varlık tarafından tasarlanmıştır.

Baş yaratıcı ile tanrı aynı şey değildir. Birçok tanrı vardır. Her evren için bir tane. Tanrı, yaratıcının bir yönüdür. Tanrı, yaratıcının yarattığı ve yönettiği evrenin idarecisidir. Yaratıcının yaratma gücüne sınır yoktur, sonsuzdur. Peki biz insanlarda yaratıcı mıyız? Cevabım evet, sadece insanlar değil her canlı yaratıcıdır. Her canlı taşıdığı kutsal tohumda yaratılışın bilgisini taşır. Yüce Yaratıcı ışığı yaratmıştır ve daha sonra ışık yoğunlaşarak atomları, atomlar molekülleri, moleküller DNA’yı, DNA dokuları ve organları yaratmaktadır. Yaratım süreci en baştan sona doğru silsile ile devam eder. Bütün bu yaratılış süreci ilahi kozmik plana göre devam etmektedir ve sonsuza kadar devam edecektir.

Her yaratım bir düşünceyle (farkındalıkla) başlar ve farkındalıktan bir evren yaratılır. Bilim insanları buna büyük patlama demektedir. Sadece bizim evrenimiz değil, sayısız diğer evrenlerde böyle oluşmuştur ve hala oluşmaktadır. Siz bu yazıyı okurken dahi yeni büyük patlamalar olmakta ve yeni evrenler yaratılmaktadır.  Tüm evrenler hepsi kozmosu oluşturur. Yaratıcı bulunduğu yerden arada bir kozmosu izleyip yönetmez. Yaratıcı var olan her şeyin içindedir ve yukarıda sözünü ettiğimiz yaratma sürecinin her anını tecrübe eder, yaşar. Mikro kozmostaki ve makro kozmosdaki her varlıkta ne kadar küçük veya ne kadar büyük olursa olsun bilinç vardır. Dolayısıyla her şey yaratıcının bir parçasıdır. Biz O’ndan ayrı değiliz. Yüzlerce yıl önce yaşamış büyük mutasavvuf Hallacı Mansur bu gerçeği şöyle ifade etmiştir. “En-el Hakk, Ben O’yum” ve demiştir ki “O’na döneceğine inanman için O’ndan olduğunu kabul etmek gerekli” Bizim bugün ulaştığımız bilinç düzeyine, yüzyıllarca önce yaşamış dervişler içlerine dönerek, zikirle, tefekkürle ulaşmışlardır. İlahi sırlar insanın Öz’ünde gizlidir.

Her canlı yaratıcıdır. Her canlıda milyarlarca farklılaşmış ve ayrı görevleri olan hücre vardır. Her hücre kendi başına olduğu gibi aynı zamanda diğer hücrelerle de irtibat halindedir ve hepsi bir bütünü (çiçeği, böceği, insanı) oluşturur. Vücudunuzun bir noktasına iğne battığında veya ateş değdiğinde, bu acıyı bütün vücudunuzda hissedersiniz. Bir organınızdaki hastalık iyileşip acınız kesildiğinde sağlık mutluluk hissini bütün vücudunuzda hissedersiniz. Bu makrokozmosda da böyledir. Yaratıcı sürekli olarak sonsuz ve sınırsız biçimlerde, renklerde, kokularda yaratılışın dansını deneyimler. En derin acıları ve en büyük mutlulukları deneyimler. Bizler asla birbirimizden ayrı değiliz. Her canlı tümüyle enerjiden oluşur ve enerji alanları (dalgaları) birbirine bağlıdır. Başka bir insana baktığımızda aslında kendimizi görürüz. Bir Sanskritçe mantrada söylendiği gibi “Onda kendimi, kendimde onu görüyorum”.
[Galip Turpan]

09 Aralık 2019

Gel Gör Beni Aşk Neyledi

9 Aralık 2019
Ankara, 12:19

Ben yürürüm yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne akîlem ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi
Akarsularım çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk neyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh anarım dilden dile
Gurbette halim kim bile
Gel gör beni aşk neyledi
Mecnun oluban yürürüm
O yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus bîçâreyim
Baştan ayağa yâreyim
Dost ilinden âvâreyim
Gel gör beni aşk neyledi
Yunus Emre

14 Kasım 2019

Kayıp Kıta Mu Hakkında İlginç Bilgiler

14 Kasım 2019
Ankara, 14:40

Yeniden merhaba sevgili okuyucularım. Yazılarıma bir süre ara vermiştim. Bu süre zarfında Sümerler, Annunakiler, Mayalar, dinler tarihi, kayıp kıtalar Mu ve Atlantis vb. konuları araştırmaya başladım, videolar dinliyorum. Öncelikle bu videoları hazırlayanlara ve faydalandıkları kaynakları yazanlara emekleri için teşekkür etmek istiyorum.

Bende bir taraftan ilgilendiğim konulardaki videoları dinlerken bir taraftan edindiğim bilgileri yazıya dökerek sizlerle paylaşmak istedim. Bu yazımda kayıp kıta Mu hakkında edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.

M.K. Atatürk, Mu kıtası hakkında araştırma yapmaları için tarihçileri görevlendirmiş ve Tahsin Mayatepek'i, Maya medeniyetinin Mu medeniyeti ile olan ilişkisini araştırması için Meksika'ya göndermiştir. Atatürk, Mu kıtası hakkında beş kitap yazan İngiliz James Churchward'ın kitaplarını Türkiye'ye getirmiş ve tercüme ettirmiştir. Bu tercüme kitaplar önce Türk Dil Kurumu kütüphanesinde muhafaza edilmiş ve daha sonra Anıtkabir müzesine taşınmıştır. Buradan anlıyoruz ki, Atatürk büyük bir lider, komutan ve devlet adamı olmasının yanı sıra büyük bir araştırmacıdır. Atatürk insanın yaratılışını ve insanın ilk yurdunun neresi olduğunu araştırmıştır.

James Churchward Hindistan'da görevli bir İngiliz subayı iken Tibet'li bir rahiple tanışmış ve onun muhafaza ettiği tabletleri görmüştür. Tibet'li rahip bu tabletleri okuyabilmesi için Sanskritçe ve Nagayama dillerini öğrenmesi gerektiğini söylemiştir. Churhward rahipten bu dilleri öğrenir. Sonraki yıllarda Meksika'ya gittiğinde Meksika Müzesinde bulunan 2600 tableti inceler. Tabletlerin birinde denmketedir ki "Kıtamız battı, bizde buraya kaçtık" Bu tabletlerin yaşının C14 testiyle bulunan yaşının 14.000 yıl olduğu ortaya çıkmıştır.

Eski Yunanlı filozof Platon da yazılarında batmış bir kıtadan bahsetmektedir. Hint'lilerin Ramayana destanında, Maya tabletlerinde, Mısır'ın Ölüler Kitabında, Sümer Tabletlerinde, Gılgamış Destanında ve semavi dinlerin Kutsal Kitaplarında Nuh Tufanından bahsedilir. Öyle anlaşılıyor ki Mu kıtasının batması sırasında oluşan tsunami dalgaları Dünya'nın çok büyük bir kısmını kaplamış ve Nuh Tufanı oluşmuştur. Günümüz jeologları da 14.000 yıl önce çok büyük bir jeolojik olay olduğunu söylemektedirler.

Mu Kıtası Pasifik Okyanusunda bulunan Polinezya, Mikronesya gibi takım adaları içine alacak büyük bir bölgeyi kapsamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki bu takım adalar Mu kıtasının en yüksek yerleriydi ve şimdi su üstündeler.

Hoşça kalın sevgiyle kalın.

Daha fazla bilgi için: https://www.youtube.com/watch?v=FXxsh3IbJKQ

Kaynak: Cavit Pancar videosu, James Churchward'ın 5 kitabı





29 Ekim 2019

Aşık Veysel'den Cumhuriyet Destanı

29 Ekim 2019
Ankara, 16:07
Atatürk'tür Türkiye'nin ihyası
Kurtardı vatanı düşmanımızdan
Canını bu yolda eyledi feda
Biz dahi geçelim öz canımızdan
Sinesini hedef etti düşmana
Ölmüşken vatanı getirdi cana
Çekti kılıcını çıktı meydana
Gören ibret aldı meydanımızdan
Çekildi sancaklar dayanmaz canlar
Şarktan garba gitti Türk'teki şanlar
O kadar paşalar o zabitanlar
Ayrılmadı asla sağ yanımızdan
Dumlupınar Sandıklı'nın cephesi
Dağları yıkıyor topların sesi
Kahraman askerin hücum etmesi
Cihan sele gitti al kanımızdan
Kaçırdık düşmanı bulunmaz izi
Bir hücumda geçti öte denizi
Siyanet ettiler askerimizi
Vatan memnun kaldı zabitanımızdan
Şeyh Sait de yüzün tuttu isyana
Milletini hor baktırdı vatana
Fakir fukarayı boyadı kana
Öyle şeyhler çoktur külhanımızdan
Çağırdım Şeyh Said sağır mı diye
Başında sarığı değir mi diye
Tarttılar şeyhleri ağır mı diye
Haberin doğrulttun urganımızdan
Şeriatı düşündüler şerciler
Birtakım millete fesat verdiler
Her biri bir yerde hep geberdiler
Onlar kurtulmadı toplarımızdan
Aklı başınd'olan düşünür bunu
Şeriatçı oldu tüketen onu
Dağda belde fukaraya soygunu
Veren onlar idi vatanımızdan
Menemen mes(e) lesi geldi meydana
Orda birkaçları uydu şeytana
Mehdi diye kendi kendin urgana
Taktı kurtulmadı darlarımızdan
Gazi Paşa Haziretli bir kişi
Ne kadar cesaret tuttu bu işi
Sarmıştı vatanı düşman ateşi
Esirgedi bizi ziyanımızdan
İddiacı Türkiye'nin insanı
Çalışmakla kazandık biz vatanı
Aç kurt gibi parçaladık düşmanı
Şecaat görünce aslanımızdan
Kurtardık vatanı bu belalardan
Tiren hattı küşat ettik her yerden
Terrakk'etti mektebimiz hep birden
Teşekkür kazandık müşranımızdan
Hükümet de milletini kayırdı
Bir af etti hapisleri koyverdi
Adaletle tebligatlar duyurdu
Çok şeref kazandık bayramımızdan
Türkiye'yi adalette yaşattı
Dağları deldirdi demir döşetti
Millete bir altın kemer kuşattı
Haşa nankör olman devranımızdan
Aşık Veysel bunu böyle söyledim
Benden de yadigar bu kalsın dedim
Sözlerim yalan mı dinle efendim
Kürrei arz doldu hep şanımızdan
Aşık Veysel Şatıroğlu

30 Eylül 2019

Allah'ım Hamdolsun Verdiğin Nimetlere, Sağlık ve Afiyete

29 Eylül 2019
Ankara, 18:49

Merhaba sevgili kardeşim

Bugünkü yazıma her gün her yemekten sonra yaptığım "Allah'ım hamdolsun verdiğin nimetlere, sağlık ve afiyete" duasıyla başlamak istiyorum. Bu akşam da karnımızı doyurduk çok şükür. Yarına Allah kerim. Doğa yarın da bizi doyuracak ve besleyecektir. Bundan şüphem yok. Allah (ona evren de diyebiliriz, kutsal ruh da diyebiliriz, Allah deyince neyi anladığımı "nereye baksam sen varsın orada" yazımda okuyabilirsiniz) devletimizi daim eylesin ve her zaman zenginlik versin. Düzenli olarak banka hesabımıza yatan emekli maaşının verdiği güvenle yazabiliyorum bu sözlerimi. Her gün işe gitmek ve rızkını kazanmak için sekiz saat çalışanlara kolaylıklar diliyorum. Emekliyim diye bacaklarımı uzatım yattığımı sanmayın. Ben de sizler gibi günde sekiz saat olmasa bile altı saat çalışıyorum ve işletmelere hizmet sunuyorum.

Bu akşam canım karıcığımın pişirdiği nefis karnabahar makarna ve sucuk menüsüyle doyurduk. Şükürler olsun kutsal doğaya, şükürler olsun kara toprağa, şükürler olsun kutsal tohuma.

Yaradılışın zekasını içinde taşıyan kutsal tohum kara toprağın bağrına düştü ve belirli bir süre içinde su ve hava ile beslendi büyüdü ve karnabahar oldu soframıza geldi. Onu yetiştiren çiftçiye, hale taşıyan nakliyeciye, pazarda satan pazarcıya şükranlarımı sunuyorum. Buğdayı toprağa serpen ve on ay boyunca ekinin büyümesini olgunlaşmasını bekleyip Temmuz ayında hasat eden çiftçi kardeşime, onu öğüten değirmenciye ve onu makarnaya dönüştüren işçi kardeşime, markette çalışan satıcıya ve sonunda onu pişirip soframıza koyan eşime şükranlarımı sunuyorum. İneğin yediği çayıra, etiyle sütüyle bizi besleyen ineğe, onu kesen kasaba, eti sucuğa dönüştüren işçiye, marketteki satıcıya ve sonunda onu pişiren eşime şükranlarımı sunuyorum.

Ben her yemekte yemeğimi şükür bilinciyle yerim. Tüm dikkatimi yediğim gıdalara verir, onların soframıza geliş serüvenini hatırlar şükrederim. Bu duygularla yemeğimi yediğimde o gıdaların midemde ve bağırsaklarımda sevgiyle sevinçle hazmedileceğini bilirim. Sonra yine sevgiyle kana karışıp tüm organlarıma, dokularıma ve hücrelerime enerji taşıyacağını bilirim. Sevgiyle huzurla yenen yemek ve içilen içecekler bedeninizi sevgiyle dolaşacak ve sevgi enerjisi yayacaklardır. Bu sevgi sonunda ruhunuzu da besleyecektir ve sevgiyle dolduracaktır.

Sevgiyle kalın...

21 Eylül 2019

Elon Musk Haklı mı? Evrenin Sırları Matematikte mi Gizli?

21 Eylül 2019
Ankara, 19:16

Aşağıdaki makaleyi T24'de yazan Güneç Kıyak'dan aynen aktarıyorum. 

Fizikçilerin evreni ifade etmede tek bir matematik denklem bulma ısrarı, bizi simülasyona mı götürecek?


Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?© T24 Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?Bilim insanları tüm evreni tek bir matematik denklemle anlaşılır kılma çabasındalar, bunun bizi bir sonuca götüreceğine inanıyorlar.
O sonuç nedir derseniz; belki varlık nedenimizdir, belki bizi sarmalayan sırların ardında saklı olan.
Fiziğe göre her şey matematikte gizli. Nörobilimcilere göre ise beynimizin içinde.
Hangisi doğru?
Yanıt gerçekten matematikte olabilir mi?
Bundan 400 yıl önce Galileo Galilei, doğanın gizeminin matematikte gizli olduğunu söylemişti. Nitekim bizim 3 boyutlu uzay ile zamandan oluşan gerçekliğimizde, bir çok olgu matematik denklemlerle ifade ediliyor ve bu denklemlerden hareketle öngörüler yapmak mümkün. Örneğin Newton yasalarını kullanarak bir cismin konumunu, hızını ve enerjisini farklı koşullarda büyük bir doğrulukla hesaplayabilir, hatta görselleştirebiliriz.
Daha teknik bir ifadeyle: Matematik denklemler ile tanımlanmış ilişkileri kullanarak olayları modelleyebilir, değişen koşullar altında öngörüler yapabilir, sonuç çıkarabilir ve yeni modeller yaratabiliriz.
Bunun bir diğer adı ise "Simülasyon".
Latince "taklit, benzetim" anlamına gelen simülasyon, kavram olarak fiziksel bir sistemin bilgisayar ortamında modellenmesi olarak günümüze evrilmiş olup, yaşamımızın bir çok alanında kullanılmakta.
Fizikçilerin evreni ifade etmede tek bir matematik denklem bulma ısrarı, bizi simülasyona mı götürecek?
Her şeyin ötesinde, böyle bir denklem olası mı?
Bilim insanlarına göre, bu mümkün. Ve bunun sırrı temel kuvvetlerin birlikteliğinde gizli.
Biliyoruz ki evren, temel kuvvetler olarak bildiğimiz güçlerin olağanüstü uyumu ile oluştu.
Bu kuvvetler, evrenin doğum anında birlikte, bir süper kuvvet formundaydılar ve ilk bir saniye içinde sırayla ayrılarak evreni şekillendirdiler. Kütlesel çekim, ilk ayrılan kuvvet oldu; ardından nükleer zayıf ve nükleer güçlü kuvvetler ayrıldı, elektromanyetik kuvveti yalnız bırakarak.
Evreni anlamanın tek yolu bu kuvvetler arasındaki ilişkiyi çözmek ve onları tek bir kuvvet formu olarak ilişkilendirmek. Bu ilişkilendirme, onların kuvvet taşıyıcısı temel parçacıklarının tanımlanmasını da içeriyor.
Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?© T24 Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?
Bilim insanları, bunun bizi bir sonuca götüreceğini düşünüyorlar. GUT (Great Unification Theory), yani büyük birleşim teorisi, bu amaca yönelik çalışmaları kapsamakta.
Kuvvetler arasında ilk ilişkilendirme, 1874 yılında Maxwell tarafından kurulmuştu. Maxwell, elektrik ve manyetik kuvvetlerin birbirini ürettiğini ve uzayda dalga şeklinde yayıldığını matematik denklemler eşliğinde bilim dünyasına kanıtladı. Elektromanyetik kuvvet olarak adlandırılan birleşik kuvvet, atom çekirdeği ile elektronlar arasındaki bağlayıcı güç, elektromagnetik spektrumun kaynağı, yaşamımızın olmazsa olmazı. Ancak onun kuvvet taşıyıcısı olan parçacık, yani foton, daha sonra, 1900'lü yılların başında tanımlanacaktı.
Ardından nükleer güçlü ve zayıf kuvvetler de mikroskopik ölçekte tanımlandılar. Yaşamın kaynağı olan Güneş'i bir nükleer reaktöre çevirerek bize yaşam sunan da bu iki kuvvettir. Kuvvet taşıyıcı parçacıklar olan kuarklar, leptonlar ve onların antiparçacıkları da tanımlandı. Bu yöndeki çalışmaları ile Sheldon GlashowAbdus Salam ve Steven Weinberg, 1979 yılında Nobel ödülü sahibi oldular.
GUT (Great Unification Theory) çerçevesinde, kütlesel çekim dışındaki tüm kuvvetler mikroskobik düzeyde ilişkilendirildi. Bir sonuca ulaşmak için tek bir engel kaldı, yerçekimi yani kütlesel çekim kuvvet taşıyıcılarını bulmak. İşte bilim insanlarının tıkandığı nokta burası.
Kütlesel çekim temel kuvvetler arasında en zayıf ama etkili olanı; evrenin dokusu ve dengesi ondan soruluyor. Kuvvet taşıyıcı parçacıkları olan gravitonlar ise henüz bulunamadı. Ancak Higgs bozonunun keşfi, bilim insanlarını heyecanlandırmaya yetti.
Biliyorsunuz, Higgs bozonu parçacıklara kütle kazandıran sihirli bir parçacık.
Fizikçiler neden bu konuda ısrarlı derseniz, onlar kütlesel çekim kuvvet taşıyıcılarının bulunması ile evreni karakterize edecek tek bir matematik denkleme ulaşılacağını umuyorlar.
Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?© T24 Elon Musk haklı mı: Evrenin sırları matematik'te mi gizli?
Tüm evreni tek bir matematik denklemle ifade etmek mümkünse, artık en büyüleyici soruyu sorma zamanı geldi: Her şey bir simülasyon olabilir mi?
O zaman yaratıcıyı bulmuş olur muyuz? Bulursak onu anlayabilecek miyiz?
Ayrıca evrenin bilgisayar ürünü olduğuna dair kanıt var mı?
Yanıt çarpıcı, Dünya'mız! Kanıt olmasa da kuvvetli şüphe diyelim. Dünya'mız, simüle olmuş bir yapının tüm özelliklerine sahip görünüyor.
Evrenin çok özel bir yerinde çok hassas bir denge içinde yaşayıp gidiyoruz. Bugüne kadar benzer başka bir dünya, başka insan türü ya da canlı formu bir yaşama rastlanılmadı.
Biz niye bu kadar şanslıyız?
Elon Musk, "bir simülasyon içindeyiz" derken haklı mıydı?
Ancak fizikçilerin itirazı var: Onlara göre mevcut evrende, böylesine büyük bir "simülasyon evreni"ni yaratacak ve sürdürecek kadar parçacık bulunmuyormuş!.

Orijinal haber için aşağıdaki sayfayı açın.
https://www.msn.com/tr-tr/haber/yazarlar/elon-musk-hakl%C4%B1-m%C4%B1-evrenin-s%C4%B1rlar%C4%B1-matematikte-mi-gizli/ar-AAHBveU

14 Eylül 2019

Sen Ver ki Sana da Verilsin

14 Eylül 2019
Ankara, 12:00

Alma-verme yasası der ki "sen ver ki sana da verilsin"

Sevgi istiyorsanız sevgi verin. İlgi ve takdir istiyorsanız, çevrenize ilgi ve takdir verin. Hayatınızın bolluk ve bereket içinde geçmesini istiyorsanız, çevrenize bolluk bereket verin. Para istiyorsanız, siz de ihtiyacı olana para verin. İsteklerinize ulaşmanın en kolay yolu başkalarının isteklerine ulaşmasına yardımcı olmaktır.

Bu yasa insanlar için geçerli olduğu gibi; şirketler, toplumlar ve milletler için de geçerlidir. Çalışanlarının hakkını veren işverene fazlasıyla kazanacaktır. Mazlum toplumlara yardım eden milletler bunun karşılığını fazlasıyla alacaklardır. Eğer hayatta güzel şeyler ile ödüllendirilmek istiyorsanız, başkalarına da bu güzellikleri dağıtmalısınız.

Vermenin, başkalarına yardım etmenin, tatlı dil ve güleryüz göstermenin veya onun için dua etmenin düşüncesi bile, onların duygularına dokunma gücüne sahiptir. Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz.
Bedenimiz kendi öz haline indirgendiğinde, enerji ve bilgi evreninde şu anda var olan bir enerji ve bilgi demetidir. Bizler bilinç evreninde şu anda var olan birer bilinç demetiyiz. Ancak "bilinç" enerji ve bilgiden daha fazlasıdır, düşünce gibi dinamik olan enerji ve bilgiyi kapsar. Bu sebeple biz düşünen bir evrende düşünen demetleriyiz. Düşüncenin ise dönüştirme gücü verdır.

Hayat bilincin sonsuz dansıdır. İlahi Yaratıcı Zeka evreni mikrokozmoz ve makrokozmos olarak yaratır. Bu yaratılışta insan bedeni de vardır evrensel beden de. İnsan zihni ve kozmik zihin arasındaki dinamik ve devimsel bir değiş tokuşun ifadesini görürüz

Alma-verme yasasına uygun yaşamanın ve tüm bu dolaşım sürecine başlamanın en iyi yolu, bir kişi ile karşılaştığınızda ona bir şey vermeye karar vermektir. Bu şey maddi değeri olan bir şey olmak zorunda değildir. Bir çiçek, bir iltifat, tatlı dil güleryüz veya bir dua olabilir. Aslında vermenin en güçlü biçimi maddi olmayandır. Yardım etmek, takdir etmek, teşvik etmek, ilgi ve sevgi göstermek verebileceğiniz en değerli hediyedir. ve maddi değerleri paha biçilemez. Birisiyle karşılaştığınızda sessizce ona teşekkürünüzü sunun, mutlu, sağlıklı ve neşeli olmasını dileyin. Bu şekilde vermek en güzelidir.

Aklınızda tutmanı gereken en önemli şey, ne kadar az yada çok paranız olursa olsun, doğuştan zengin olduğunuzdur, çünkü her türlü zenginliğin kaynağı içinizdeki gücünüzdür. Yani neşe, sevgi, mutluluk, huzur, ahenk veya bilgi gibi tüm ihtiyaçların nasıl karşılanacağını bilen bilinçtir farkındalıktır. Bir şeyi ilk olarak kendiniz için değil başkaları için istediğinizde, istedikleriniz kendiliğinden size akacaktır.

"Alan el veren elden daha hayırlıdır. (Hz. Muhammet)

Sevgiyle kalın.


Kaynak: Başarının Yedi Spiritüel Yasası, Chopra, Deepak.

11 Eylül 2019

Aşkın aldı benden beni, Bana seni gerek seni

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni
Yunus' dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
Yunus Emre
Sevgili Yunus Emre'nin bu sözlerinden sonra söz söylemek benim haddim değil. Yunus'un yolunda ilerleyen bendeniz hakikat yolculuğumda onun mertebesine ulaşacak olursam o zaman böyle şiirler yazabilirim inşallah.

09 Eylül 2019

İlim İlim Bilmektir İlim Kendin Bilmektir

9 Eylül 2019
Ankara, 14:51

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir
Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektirYunus Emre
Tasavvuf şiirinin en büyük şairi ve mutasavvıf düşünürü sevgili Yunus Emre "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, bu nice okumaktır" diyor ilk dörtlükte. Ne kadar güzel ne kadar derin anlamı olan bir deyiştir.

İlimlerin en önemlisi kendini, Öz'ünü bilmektir. Eğer insan kendi içindeki sınırsız sonsuz olanaklar alanını bilmiyorsa, bildiği diğer tüm bilgiler onu gerçek mutluluğa, gerçek özgürlüğe, gerçek huzura kavuşturmayacaktır. 

Dünya'nın tüm bilgilerine sahip olsanız, gerçek doyuma ulaşamazsınız. "Kendini bilmek" sözünden kendi bedenimizi bilmeyi anlamış olabilirsiniz. Böyle olsa bile insan bedeninin, organlarının, dokularının ve hücrelerinin tüm bilgisine sahip bir doktor eğer kendi Öz'üne ulaşma bilgisine sahip değilse, sahip olduğu bilgi yarımdır. 

"Kendin bilmek" sadece kendi "Öz'ümüze dönmekle, o sonsuz sınırsız yaratıcı ve düzenleyici alana temas etmekle mümkündür. Bunun da tek yolu meditasyon / zikir yapmaktır.

Kendini bilenlerden olanız dileği ile selam ve sevgiler

05 Eylül 2019

Hayat Sevgidir ve Sevgi Hayattır

5 Eylül 2019
Ankara, 09:11

"Vücudu bir arada tutan sevgi dışında nedir ki?
Arzu dediğimiz şey kendini sevmekten başka nedir ki?
Bilgi dediğimiz şey gerçeği sevmekten başka nedir ki?

Anlamlar ve şekiller belki farklıdır, fakat bunların arasındaki motif her zaman sevgidir. Kendime olan sevgim ve benim olan sevgi. Ben ve benim olan küçüktür, ya da tüm evreni kucaklayabilecek kadar geniştir. Ama sonuçta geriye kalan sadece sevgidir.

Sevgi evrendeki en güçlü kuvvettir. O şifa alanıdır, ilham verir ve bizi yüksek benliğimize yaklaştırır. Sevgi bize ve diğerlerine verilmiş ve hiç bir zaman bitmeyen kutsal bir hediyedir ve biz sevgiyi gerçekten deneyimlediğimizde kendimizi buluruz. Sevginin tüm kuvvetini ve dünyevi ve kutsal tüm yönlerini deneyimlemek için gerekli olan şey de bir sevgi kıvılcımıdır.

Sevgiyi yaşamanın pratiğini yapmak, evrenin sınırsız bereketini yaşamanın örneğidir. Kendiniz, aileniz, arkadaşınız ve Dünya, kaç kişiyi sevdiğinizden bağımsız olarak sevgiyi tüketemezsiniz. İçinizdeki sevgi tükenmez çünkü varoluşunuzun özü saf sevgidir.

Kadim Hindistan'da sevginin coşkusuna Ananda yani mutluluk bilinci denilirdi. Kadim bilgelere göre insanlar her zaman Anada yani mutluluk bilincinde yaşama yetisine sahiptirler. Yaşamlarımızı sevgi içinde yaşamak, ruhlarımızın gerçek doğasını gerçekleştirmek için bize yardım eder ve bu tüm varlıklar için geçerlidir.

Sat Chit Ananda, Varlık Bilinç Mutluluk.Sevgi ile yaşamak size daha fazla iyiliği çeker. Bu yüzden hayatınızda bereketi deneyimlemek için gerçekte olduğunuz sevgi haliyle yaşayın ve hayatınızın her yönüyle güzelleştiğini izleyin. Bu gün karşılaştığınız herkese nazikçe bir söz veya düşünce sunmak suretiyle sevgi içinde yaşamayı pratik edin. Başkalarına verebileceğiniz en büyük hediyenin sevgi olduğunu fark edin."

"Bu gün temas ettiğim her şeyi ve herkesi sevmeyi hatırlıyorum".

Kaynak: Deepak Chopra ile Bolluğun 21 Günü, The Chopra Center

31 Ağustos 2019

Hücre Canlı mıdır?

31 Ağustos 2019
Ankara, 11:49

Merhaba sevgili okuyucum.

"Hücre canlı mıdır?" soruma "tabi ki canlıdır" bu da sorumu dediğinizi biliyorum. Peki başka bir soru sorayım. "Kömür canlı mıdır?" Bu soruma tabi ki hayır dediniz, değil mi? İkisi de karbon atomlarından oluşuyor. Karbon atomundan oluşan hücre canlı ise yine karbon atomundan oluşan kömür de canlıdır. Şu an aklıma gelen bir sözü söylemeden geçmeyeyim. İngilizce söylenişi ile "diamonds are forever", Türkçe'si "elmaslar ölümsüzdür". Elmas da karbonun bir başka formudur.

Evrenin her yerinde var olan Yaratıcı Zeka, milyarlarca galaksi ve her birinin içindeki milyarlarca yıldız ve onların etrafında dönen sayısız gezegendeki her şeyi hassas bir kesinlikle düzenleyip yönetir. O'nun zekası nihai ve yücedir ve varlığın her hücresine nüfuz eder. En küçükten en büyüğe, atomdan kozmosa... Yaşayan her şey bu Yaratıcı Zekanın ifadesidir.

Hücre canlı ise, onu oluşturan moleküller de canlıdır. Moleküller canlı ise onu oluşturan atomlar da canlıdır. Atom canlı ise onu oluşturan protonlar da elektronlar da canlıdır. Atom altı parçacıklar da canlıdır sonucuna varırız. Atomu bir arada tutan zayıf çekim gücü, kuvvetli çekim gücü de canlıdır. Atomları birbirine çeken gravitasyon gücü de canlıdır. Atomun hareketinden oluşan elektomanyetik güç de canlıdır. Hareket ve canlılık Yaratıcı Zekanın akışının sonucudur.

Bir bebeğin doğmasını düşünün. Babanın spermi ile annenin yumurtasının birleşmesinden oluşan yeni hücre çoğalarak cenini yaratır. Cenin hücreleri bir taraftan çoğalırken, aynı zamanda değişime uğrarlar, evrimleşirler. Kalp ve damar sisteminin hücreleri oluşur, ve kan hücreleri. Dokuz ay zarfında hücrelerin kimisi beyin hücresine, kimisi akciğer hücresine, kimisi karaciğer hücresine, kimisi kemik hücresine dönüşür. Bu dönüşüm ve değişim doğuma kadar ve doğumdan sonra ölüme kadar sürer gider. Bu yaradılışta ve yaşamın her anında Yaratıcı Zeka vardır. O her atoma, moleküle, hücreye, dokuya, organa ve bedene nüfuz eder.

Yaratıcı Zeka, Yedi Spiritüel Yasa'ya uyarak hareket eder. Bedenimizdeki herhangi hücreleri düşünelim. Onların yaşama ve çalışmasının bu yedi yasanın ifadesi olduğunu görürüz. Her hücre, ister mide hücresi, ister kalp hücresi, ya da beyin hücresi hepsi bu yasalar ile doğmuştur.

Yaşamın Yedi Spiritüel Yasası başlıklı yazımı okumak için tıklayın.

DNA (Deoksiribo Nükleik Asit), Saf Potansiyel (İçsel Güç) Yasasının işleyişine güzel bir örnektir. DNA, Saf Potansiyelin somut ifadesidir, maddeye dönüşmüş halidir. Yaradılışın genetik kodlarını taşıyan nükleik asittir. Her hücrede var olan bu aynı DNA, bulunduğu hücrenin özgün ihtiyaçlarını karşılamak için kendini farklı şekillerde gösterir.

Her hücre aynı zamanda Alma-Verme Yasasına uygun yaşar. Her hücre denge ve denklik halindeyken canlı ve sağlıklıdır. Denklik hali doyum ve uyum halidir ve bu durum hücrenin devamlı alıp vermesiyle sağlanır. Her hücre diğer hücreleri besler ve destek olur, buna karşılık diğer hücreler tarafından beslenir. Her hücre dinamik bir akış içindedir ve bu akış hiçbir zaman kesilmez. Bu akış hücrenin hayatının özüdür. Bu akış Yaratıcı Zekanın akışıdır.

Sebep-Sonuç (Karma) Yasası her hücre tarafından mükemmel bir şekilde uygulanır. Hücre kendi zekasıyla her durum için en uygun, en kesin ve en doğru tepkiyi verebilir. Alma-Verme Yasasına göre hareket etmediğinde, Sebep-Sonuç Yasası çalışır ve hücre hasta olur.

En Az Çaba Yasası da her hücre tarafından mükemmel uygulanır. Her hücre görevini en az çabayla, sakin bir uyanıklık içinde sessiz ve verimli bir şekilde yapar.

Niyet ve Arzu Yasasını uygulayarak, her hücrenin niyeti, doğanın zekasındaki sınırsız düzenleme gücünden faydalanır. Şeker molekülünün enerjiye dönüştürülebilmesi gibi çok basit bir niyet bedende acilen bir seri olayı gerçekleştirir, belli miktardaki hormonlar doğru zamanda salgılanarak şeker molekülünün saf yaratıcı enerjiye dönüştürülmesini sağlar.

Her hücre, Zihinsel Bağımsızlık Yasasını da uygular. Hücrenin niyeti sonuçlardan bağımsızdır. Sendelemez, duraksamaz, çünkü davranışı yaşam odaklıdır ve şimdinin farkındalığıyla  hareket eder.

Her hücre ayrıca Dharma Yasasına da uygun yaşar. Her hücre kendi kaynağını, yüksek benliğini keşfetmek zorundadır. diğer hücrelere hizmet etmeli ve eşşsiz yeteneğini ortaya koymalıdır. Kalp hücreleri, mide hücreleri, bağışıklık sistemi hücreleri ve diğerlerinin hepsinin kaynağı yüksek benlikte, yani sınırsız saf potansiyel güçtedir. Hücreler bu kozmik bilgisayara bağlı oldukları için eşsiz yeteneklerini çabasız bir kolaylıkla ve ebedi bir farkındalıkla ortaya koyarlar. Sadece bu eşsiz yeteneklerini ortaya koyarak kendilerinin ve bedenin bütünlüğünü sağlayabilirler.

Bedendeki her hücrenin iç diyaloğu "nasıl yardım edebilirim?" diye sormaktır. kalp hücreleri bağışıklık sistemi hücrelerine, bağışıklık sistemi hücreleri mide ve akciğer hücrelerine yardım etmek ister. Beyin hücreleri de diğer tüm hücreleri dinler, yardım eder. Bedendeki her hücrenin sadece bir fonksiyonu vardır, o da diğer hücrelere yardım etmektir.

Kendi bedenimizdeki hücrelerin davranışlarına bakarak "Yedi Spiritüel Yasa'nın en olağanüstü ve verimli ifade şeklini görürüz. Bu doğanın dehasıdır. Bunlar Allah'ın / Tanrı'nın düşünceleridir ve gerisi sadece detaylardır.

Sevgi içinde olun.

Kaynak: Başarının Yedi Spiritüel Yasası, Chopra, D.


29 Ağustos 2019

Birleşik Alan Teorisi ve Aşkın Bilinç

29 Ağustos 2019
Ankara, 15:42

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

Sevgili kardeşim merhaba

Bu yazımda, "Nereye Baksam Sen Varsın Orada" başlıklı yazımda adı geçen O'ndan bahsedeceğim. O, aşağıda anlatacağım Birleşik Alan'dan da önce var olan ilahi varlıktır. O, ezelden beri var olan, ebediyen var olacak ilahi güçtür. O, Allah'tır, Tanrı'dır, sonsuz ve sınırsız yaratıcı enerjidir.

Birleşik alanın dört temel gücünü yaratan ilahi varlıktır, O.

Transandantal Meditasyon tekniğini geliştiren Maharishi Mahesh Yogi (Hindistan'da Fizik okumuştur),  modern fiziğin 20.yüzyılda farkına vardığı birleşik alan ile aşkın bilinç arasındaki ilişkiyi açıklamıştır.

Birleşik alanın dört temel kuvveti

1. Elektromanyetik kuvvet
2. Kuvvetli nükleer kuvvet
3. Zayıf nükleer kuvvet
4. Gravitasyon (yer çekimi) kuvveti

Birleşik alandan var olan canlı cansız sayısız maddi varlıklar milyarlarca yıllık evrim sürecinde bu günkü formlarını almışlardır, ve bu evrim evrenin her yerinde ve her varlıkta devam etmektedir. Aşağıda fizik biliminin bize sunduğu birleşik alandan önce var olan ilahi güç, aşkın bilinç, sonsuz çeşitlilikler ve fırsatlar alanına erişmek için tek yöntem meditasyon yapmaktır. Meditasyon ile birleşik alanın potansiyelini açığa çıkarır ve evreni destekleriz.

Birleşik Alan Teorisi

Aşağıdaki yazı Erhan Kılıç'ın blogundan alıntıdır. Kendisine bu değerli bilgiyi paylaştığı için şükranlarımı sunuyorum. Kendisinin yazılarına erhankilic.org sayfasından erişebilirsiniz.


"Daha önce Kütleçekim Dalgalarının Keşfinin Sonuçları – 2 – Kuantum Alanları, Higgs Alanı ve Şişme Teorisi yazımda belirttiğim üzere büyük birleşim kuramı ya da diğer adıyla birleşik alan teorisi hakkında detaylı bir kaynak bulunmadığından bir yazı yazmam gerektiğine dair kendime not düşmüştüm. Şimdi bu yazıyı yazmanın zamanı geldi.
Bunun için biraz gerilere gitmek gerekiyor aslında. Her şeyi sırasıyla anlatmak lazım. Biliyoruz ki evreni yöneten 4 temel kuvvet vardır. Elektromanyetik kuvvet, kütleçekim kuvveti, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer kuvvet. Bu dört kuvvet birbirinden farklı bambaşka şeyler gibi gözüküyor. Aslında öyle mi?
James Clerk Maxwell
James Clerk Maxwell
19 YY’da elektrik ve manyetik kuvvetleri farklı olduğunu düşünülüyordu. Fakat Maxvell elektrik ve manyetik kuvvetlerin aynı şey olduğunu ve elektromanyetik kuvvetin bir alan içerisinde taşıyıcı parçacıklar ile taşındığını buldu. Bunun yanında fotonların her daim saniyede 300.000 km hızla hareket ettiğini buldular. O sırada newton fiziğinde göreceli hareket olduğundan ışığın hızının neye göre 300.000 km hız olduğu düşünülüyordu. Bu hız sabit ise neye göre sabit olmalıydı.
Sonuçta hareket göreceli bir kavramdır. Bunun içinden çıkamadıkları vakit esir diye evrenin tamamını dolduran bir şey olduğunu idda ederek rahat bir nefes aldılar. Bu esirin ne olduğu bilinmese de ışık onun içinde 300.000 km hızla hareket edecekti. Fakat bu şu sorunu doğuruyordu. Biz eğer 250bin km hız ile fotona doğru hareket edersek bu sefer fotonun hızı 550bin km hıza çıkması gerekliydi. Ya da o hızla uzaklaşırsak fotonun bize göre hareketi 50bin km hıza düşmeliydi. Oysaki yapılan ölçümlerde hız ne olursa olsun 300.000 km hız olduğunu ölçülüyordu.
Albert Einstein
Albert Einstein
1905 yılında Eintein özel görelilik teorisini ortaya sürerek buna son verdi. Fotonun gözlemci hangi hızda veya hangi yöne doğru hareket ettiği farketmeksizin saniyede 300.000 km hızla hareket ettiğini öne sürdü. Bu sayede arkaplan gereksinimi olan esire ihtiyaç kalmıyordu. İşin ilginci esir çok farklı bir isimde farklı bir şekilde yeniden karşımıza çıktı ama düşünüldüğü gibi değil elbette. Bunu yapabilmek için mutlak zamanı yıkıyor ve herkesin kendi kişisel saati olduğunu ve göreceli zamanı ortaya çıkarıyordu.
Newton mutlak hareketi Eintein ise mutlak zamanı yıkmıştır. Öncelikle bu nasıl diye düşürseniz klasik görüşümüze göre ışık hızına bakarsanız yanılırsınız. Eintein’ın göreceli zaman fikri bizim bakışımızda yoktur çünkü. Neyse konuyu uzatmadan devam edelim. Nasılsa uzatacağım bir yazı dizisi gelecek.
Weinberg ve Salam
Solda Steven Weinberg ve Sağda Abdus Salam

Daha sonra ise Steven Winberg ve Abdus Salam yüksek enerji düzeylerinde zayıf nükleer kuvvetin taşıyıcı parçacıkları w ve z bozonları ile elektromanyetik kuvvetin taşıyıcı parçacığı fotonların aynı parçacık olarak davrandıklarını öne sürdüler. 100 Gev (1 gev= 1milyar elektronvolt) enerji seviyesinde fotonlar ve w, z bozonları aynı şekilde davrandığından bu iki kuvveti birleştirerek elektro-zayıf kuvvet ismini verdiler.
Tek bir kuvvetin iki farklı bakış açısı olmasının sebebi olarak da foton yüksüz bir bozon iken w ve z bozonlarının enerji düştüğünde simetri kırılmasından dolayı kütle kazanarak farklı davranmaya başlamasıdır. Big bangdeki simetri kırılmaları da (sıcaklığın düşmesi sırasındaki simetrinin azalması) evrenin form geçişi olarak öngörülebiliyor.
Büyük Birleşim Teorisi
Büyük Birleşim Teorisi
Bu grafikte 3 kuvvetin değişik enerji seviyelerindeki birleşimini ve daha ilerisinde ise süper birleşim teorisi olan 4. kuvvetin katılışı da resmediliyor.
Daha sonra teorik olarak 1015 GEV (1 gev= 1milyar elektronvolt) enerji seviyesinde elektro-zayıf kuvvet ile güçlü nükleer kuvvetinde aynı kuvvet gibi davranmaya başladığı tespit edildi. Teorik matematiksel hesaplamalarda elektro-zayıf kuvvetin taşıyıcı parçacıkları ile güçlü nükleer kuvvetin taşıyı parçacıkları gluonların aynı şekilde davrandığını ve aynı kuvvetin farklı görünümleri olduğu anlaşıldı. Tabiki böyle bir enerji düzeyine çıkamayacağımızdan ispatlanması neredeyse imkansızdır.
İşte bu üç kuvvetin tek bir kuvvet olarak birleştirilmesine büyük birleşim kuramı ya da birleşik alan teorisi deniliyor. Bu kısaca kuantum alan teorisi ya da standart model üzerine kurguludur. Fakat bununla da kalmayalım daha ileri gidelim.
Teorik hesaplamaları daha da ileri götürdüklerinde 1019 GEV enerji seviyesinde en son olarak kütleçekim kuvveti de bu birleşmeye dahil oluyor. Kütleçekim kuvvetinin taşıyıcı parçacıkları olduğu düşünülen gravitonlarında o enerji seviyesinde diğer birleşik kuvvetin taşıyıcı parçacıkları ile aynı davranmaya başlıyor teoride. Fakat bu seviye planck mesafesine sıkışmış evrenin yani big bang anındaki evrenin enerji seviyesi ile aynı.  Buradan nereye yöneleceğimizi tahmin edebilirsiniz.
İşte bu şekilde tüm kuvvetlerin tek bir kuvvetn farklı görünümleri olduğu teorisine süper büyük birleşim kuramı ya da süper birleşik alan teorisi deniliyor. Bu neden önemli diyor olabilirsiniz. Evreni tanımlamak için daha basit bir tanımlama sunmanın yanında big bang anın içinde önem taşıyor. Çünkü çok küçük bir alanda çok büyük bir kütle yığılması nedeniyle kuantum fiziği ile genel göreliliğin birleşmesi gerekiyor fakat bu da yapılamıyor. Bu iki teorinin birleşmesi demek 3 kuvveti barındıran standart modelin yani kuantum alan teorisinin genel görelilikteki kütleçekim kuvvetini kendine dahil edebilmesi demektir. Buna da işte süper büyük birleşim teorisi, birleşik alan teorisi ya da her şeyin teorisi deniliyor. Bu konudaki sıkıntıları, düşünceleri ise bir sonraki yazımda belirteceğim. Zaten kuantum halka teorisi hakkındaki araştırmamı bitirdiğimde uzun bir yazı dizisine başlayacağım.  Yapabilirsem popüler bilim kitabı haline getirip bastırabilirim. Ama e-kitap olarak ücretsiz internetten sunacağım kesin. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere." [Erhan Kılıç]
Kendinizin ailenizin ve evrenin iyiliği ve evrimi için meditasyon öğrenin ve uygulayın. 
Kendi Öz'ünüzdeki potansiyeli açığa çıkarmanız dileğiyle...sevgiler [Galip Turpan]

28 Ağustos 2019

Yaşamın Yedi Spiritüel Yasası

28 Ağustos 2019
Ankara, 10:21

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

"Başarının Yedi Spiritüel Yasası" kitabını yazan sevgili hocam Dr. Deepak Chopra sana çok teşekkür ediyorum. Kitabının daha çok insana ulaşması için kitabının isminin başına "başarı" kelimesini eklediğini biliyorum. Zaten kitabının ilk bölümünde "Yaşamın Yedi Spiritüel Yasası" adını kullanıyorsun.

Düşüncelerinin yazılarının daha çok insana ulaşmasını istediğini bilerek kitabından alıntı yaparak ben de okurlarımla paylaşmak istiyorum.

Yaşamın Yedi Spiritüel Yasası

1. Saf Potansiyel (içsel güç) Yasası: Evrendeki varoluşun kaynağı saf bilinçtir. Saf Potansiyel, doğmayı bekleyen sınırsız gücü dünyaya getirmenin yollarını arar. Gerçek benliğimizin (Özümüz) saf yaratıcı bir güç olduğunu anladığımızda, evrendeki her şeyi tezahür ettiren, ortaya çıkaran, yaratan güçle birleşiriz.

2. Alma-Verme Yasası: Evren dinamik bir değişim içindedir. Almak ve vermek evrendeki enerji akışının iki farklı yüzüdür. Su yüksek bir yerden aşağı akarak potansiyel enerjisini dinamik (hareket) enerjisine dönüştürür. Hareket enerjisi elektrik türbinini döndürerek elektrik enerjisine dönüşür. Elektrik enerjisi motoru döndürür yine hareket enerjisine dönüşür. Bu dönüşüm sürer gider. Alış-veriş süreklidir. Aradığımız şeye ne kadar çok kendimizi verirsek, hayatımızda ve evrende dolaşan bolluk ve bereketi o kadar çok artırırız.

3. Sebep-Sonuç (Karma) Yasası: Her eylem bir şekilde kendine geri dönen benzer bir enerji gücü yaratır. Türkçe'de bir söz vardır. "Ne ekersen onu biçersin" Bu söz sebep-sonuç yasasını özetler. Buğday ekersen, buğday biçersin. Arpa değil. Bu gün yaşadıklarımız, geçmişteki (şimdiki ve eski yaşamlarımızdaki) düşünce ve eylemlerimizin sonucudur. Kendi kaderimizi kendimiz yazarız. Başkalarına mutluluk ve başarı getirecek eylemleri seçtiğimizde, kendi mutluluk ve başarımızı yaratırız.

4. En Az Çaba Yasası: Evren (doğa) çabasız ve kolaylıkla çalışır. Zorlamadan, ahenkle ve sevgiyle. Ahenk, sevgi ve neşenin getirdiği doğal güçlerden faydalandığımızda, çabasız ve kolaylıkla mutlu, başarılı bir hayat ve iyi bir gelecek yaratırız. Şöyle bir düşününün. Bir problemi (matematik, fizik, kişisel veya ailevi vb.) çözemeyip, kendinizi zorladıkça, üstüne üstüne gittikçe problem çözülmez hale gelir. Çözümü kendi haline bıraktığımızda, çözüm kalbimize doğar ve problemi çözeriz.

5. Niyet ve Arzu Yasası: Her niyet ve arzunun özünde onu gerçekleştirebilecek bir mekanizma vardır. Niyet ve arzunun alanında sonsuz bir düzenleme gücü vardır. Öz'ünüzün (ilahi varlığın) verimli toprağına bir niyet ektiğinizde, bu sonsuz düzenleme gücü sizin için çalışmaya başlar.

6. Zihinsel Bağımsızlık Yasası: Zihinsel bağımsızlıkta belirsizliğin bilgeliği yatar. Belirsizliğin bilgeliğinde ise özgürleşme yatar. Gerçek özgürlüğü istiyorsanız sahip olduklarınıza karşı bağımsız kalmanız onları terk edebilmeniz gerekir. Geçmişimizden, bilinenden ve geçmiş koşullanmaların esaretinden... bilinmeyene, sonsuz olanaklar alanına adım atmaya istekli olduğumuzda kendimizi evrenin dansının müziğini yöneten yaratıcı zekaya teslim ederiz.

7. Hayatın Amacı (Dharma) Yasası: Her insanın yaşamının bir amacı vardır. Başkalarıyla paylaşmak için eşsiz bir hediyesi ve özel bir yeteneği vardır. Bu eşsiz yetenek başkalarına hizmet etmek için kullanıldığında, kendi Özümüzün coşkusunu ve sevincini deneyimleriz. Bu da tüm amaçların amacı, nihai amaçtır.

Çok farklı amaçlar için çalıştıktan sonra ve biraz da acı çektikten sonra hayat amacımı buldum. Benim hayat amacım meğerse Öz'ümün farkına varıp mutlak hakikatin bilincine ermekmiş. Yaradılışın ve yaşamın bilgisini araştırmak, öğrenmek, gerçekleştirmek ve bu bilgiyi paylaşmakmış.

Sizin de hayat amacınızı bulmanızı ve buna göre yaşamanızı diliyor sevgilerimi sunuyorum.


27 Ağustos 2019

Nereye Baksam Sen Varsın Orada

27 Ağustos 2019
Ankara, 16:51

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

Nereye baksam Sen varsın orada
Galaksilerde Sen varsın,
Milyarlarca yıldızda Sen
Güneş Sistemimizde Sen
Dünya'mızda Sen varsın

Kutsal tohumun içinde Sen varsın
Spermin içinde Sen, 
Yumurtanın içinde Sen varsın
Dölleyen Sensin, döllenen Sen
Ana rahminde dokuz ay büyüyen Sensin
Yumurtanın içinde yirmi bir günde gelişen Sen

Bebeğin gülüşünde Sen varsın, ağlamasında Sen
Yavrusunu bağrına basan anne Sensin
Ona hayatı öğreten baba Sen
Ezelde var olan Sensin, ebediyen var olacak Sen
Mevcut olan Sensin ve yoktan var eden Sen

Sonsuz ve sınırsız olan Sensin, atomun içine sığan Sen
Bilen Sensin, bilinen Sen

Her an aklımda Sen, fikrimde Sen, zikrimde Sensin
Kendi ruhundan benim ruhumu üfleyen Sensin
Sen varsın bende, benden içeri

Alemlerin Rabbine hamd ederim.

26 Ağustos 2019

Nefes Meditasyonu

26 Ağustos 2019
Ankara, 11.36

Güzel bir Ağustos sabahından hepinize selamlar sevgiler

Dünyaya gelirken ilk nefesimizi alıyoruz ve hayatımız boyunca nefes alış verişimiz hiç durmuyor, aksamıyor. Ne zamana kadar? Son nefesimizi verip bedenimizi terk ettiğimizde nefes alış verişimiz sona eriyor.

Hayatın canlılığın en temel ve vazgeçilmez unsuru olan nefes alış verişimizle hayatımızı istediğimiz gibi şekillendirebiliriz. Nasıl mı? Nefes alış verişle beraber bilincimizi düşüncelerimize odakladığımızda hayat bizim istediğimiz gibi gelişir ve doğal akışına kavuşur.

Bu yazımda size Nefes Meditasyon Tekniğini anlatacağım.

Hayatla olan alış verişimiz aynı nefes alış verişimiz gibidir; doğal, çabasız ve cömert. Günde kaç defa nefes alıp verdiğimizi saymayız. Aynı şekilde özümüzün hayatta kimden, neyi ne kadar alıp verdiğini de bilemeyiz.

Kalbimizde bir tıkanıklık var ise be nefesimizi, nefesimizde ahenk yoksa bu hayatın bize akışını engeller.

Sakin ve sessiz yerde ve rahat bir pozisyonda oturun veya uzanın. Gözlerinizi kapatıp dikkatinizi nefesinize odaklayın. Nefesinizin ritmini kontrol etmeyin, ona müdahale etmeyin. Doğal akışa bırakın.

Hayatta sahip olmak istediğiniz olumlu düşünce enerjilerini düşünün ve bir kağıda yazın (sevgi, huzur, neşe, mutluluk, sağlık, barış, güven, konfor, manevi ve maddi zenginlik vb)

Hayatınızda olmasını istemediğiniz olumsuz düşünce enerjilerini düşünün ve bir kağıda yazın. (sevgisizlik, nefret, kıskançlık, dedikodu, kaygı, endişe, korku, hastalık, kavga, çatışma, eleştiri, fakirlik vb.)

Bu listeyi yazarken olumlu kelimelerin karşısına olumsuz kelimeleri yazın. En çok istediğiniz beş olumlu şey ve bunun karşılığı olan olumsuz beş şey.

Nefes alırken olumlu enerjiyi hayatınıza çekin, nefes verirken onun zıttı olan olumsuz enerjiyi hayatınızdan çıkarıp atın. Bu nefes tekniğini 10-15 dk kadar devam edin. Bitirince hemen gözlerinizi açmayın birkaç dk geçmesini ve kendinize gelmeyi bekleyin. Hazır hissettiğinizde gözlerinizi açın.

İçinizdeki Öz'ünüz ile bir olmanın bilincine ulaşmanız dileğiyle selam ve sevgiler.

Kaynak: Başarının Yedi Spiritüel Yasası Kitabının Eki, Ezgi Sorman

24 Ağustos 2019

Hayatınızın Amacı Nedir?

24.08.2019
Ankara, 14:28

Sevgili kardeşim

On yıl, sekiz ay, ondört gün sonra yeniden merhaba. Memleketim Burdur'un Bucak ilçesinde As Çimento' nun misafirhanesinde Ekim 2008'de yazmaya başladığım yazılarıma (mektuplarıma) kaldığım yerden yeniden başlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Bana bu ilhamı ve enerjiyi veren yüce Allah'a hamd olsun.

Ekim 2008'de size kalbimi açmamı ve yazmaya başlama enerjisini bana, sevgili hocam Swami Muktananda'nın kitapları vermişti. Şimdi ise okuduğum Dr. Deepak Chopra'nın "Başarının Yedi Spiritüel Yasası" kitabı bana yeniden yazma ve kutsal bilgiyi sizinle paylaşmamı sağladı.

Yaradılış, varlık-yokluk, evren, insan, ruh-bilinç-beden, kişisel gelişim, manevi ve maddi zenginlik, mutluluk, başarı, meditasyon vb. konulara ilgi duyan kardeşlerime araştırdığım, okuduğum düşündüğüm, zihnimde ve bedenimde deneyimlediğim kadim bilgileri sizlerle paylaşmak için bundan sonra yazılarımı bu mecrada yayınlayacağım.

Bu gün size hayatın yedi kutsal yasasından olan Dharma (hayat amacımız) Yasasından bahsetmek istiyorum.

Sanskritçe bir kelime olan Dharma, bu hayattaki amacımızı gerçekleştirmek için fiziksel bir bedende var olma tercihimizi anlatır. Her insanda var olan sınırsız ve sonsuz ilahi güç, hayat amacını gerçekleştirmek için insan formuna girer. Çok insan hayatı boyunca bu ilahi gücün (Öz'ün) farkında olamadan yaşar gider ve ömrünü bitirir.

Dharma yasasının üç unsuru vardır. Birinci unsur; her birimizin bu Dünya'ya kendi gerçek benliğimizi bulmaya geldiğimizi ve gerçek benliğimizin spritüel olduğunu, yani özde hepimizin fiziksel bedenlerde ortaya çıkmış spritüel varlıklar olduğumuzu anlatır. Bizler arada sırada spritüel deneyimler yaşayan insanlar değiliz, tam tersine hepimiz arada sırada insan olma deneyimi yaşayan spiritüel varlıklarız.

Dharma yasasının ikinci unsuru; eşsiz yeteneklerimizi ortaya koyabilmektir. Bu yasa her insanın eşsiz yeteneği olduğunu ve bu yeteneğini eşsiz biçimde ifade etme yeteneği olduğunu söyler.

Dharma yasasının üçüncü unsuru ise insanlığa hizmet etmektir, diğer insanlara hizmet etmek ve kendimize "Nasıl yardım edebilirim?" diye sormaktır.Eşsiz yeteneğinizi insanlara hizmet için kullandığınızda bu yasayı tamamen uyguluyorsunuz demektir. Kendi spiritüelliğimizi yaşamak saf potansiyelimizle birleştiğinde, sınırsız zenginliğe ulaşmak için hiç bir neden kalmaz, çünkü zenginliğe ulaşmak için gerçek yol budur.

Bu zenginlik geçici değildir. Eşsiz yeteneğinizi ortaya koyma şekliniz önemlidir. Birisiyle bir alışverişe girdiğinizde "Bu işte benim yararıma ne var?, benim kazancım ne olacak?" yerine "Nasıl yardım edebilirim." diye sormanız diğer insanlara olan hizmetleriniz ve güçlü inancınızla birleşince bu zenginlik daimi olur.

Kendinize "bu işte benim kazancım ne?" diye sormak egonuzun baskın olduğunu gösterir. Halbuki "size nasıl yardım edebilirim?" diye sormak "Öz'ünüz" ile bağlantıda olduğunuzu gösterir. Öz'ünüzle bağlantıda olmanın tek yolu ise meditasyon / zikir yapmaktır. Meditasyon konusunda daha sonra sırası gelince bilgi vereceğim.

Dharma yasası ve hayatın diğer altı kutsal yasası hakkında daha geniş bilgi edinmek ve bunları yaşamak için Dr. Deepak Chopra'nın "Başarının Yedi Spiritüel Yasası" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Amazon.com.tr de bulabilirsiniz.

Kendi hayat amacınızı bulmanız ve buna göre yaşamanız dileğiyle ...

Selam ve sevgiler

Kaynak: Başarının Yedi Spiritüel Yasası, Dr. Deepak Chopra




BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR

BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR (Ömer Sami Ayçiçek. Araştırmacı-Yazar) Bu, Yunus Emre denen şahıs artık çok oluyor! Ben bu veli z...