26 Ağustos 2020

Ses ve Müzik

 26 Ağustos 2020 Ankara

Ses ve Müzik

Daha önceki "Önce Ses Vardı" adlı yazımdan alıntı yaparak bu yazıma başlamak istiyorum.
Hint mitolojisinde çok bilinen ve mantra olarak kullanılan ses Aum'dur. Kısaca Om'da diyebiliriz. Maddi evren yaratılmadan önce alemleri, sonsuz uzay boşluğunu bu sesin kapladığına inanılır. Veliler, arifler, Hint'li gurular insanın zikirle/meditasyonla çok derinleştiğinde, düşüncelerini susturduğunda, bitkilerin ve hatta cansız maddenin titreşimlerini duyabildiğini söylüyorlar. [1]

Enerji ise bilgiden kaynaklanır. Yüce yaratıcının bilgisi ve düşüncesi sonsuzdur. O düşünmüş ve ol diyerek maddi evreni yaratmıştır. Yani madde düşünceden oluşmuştur. Evrensel Üstad Muzaffer Kınalı “O’nun Sırları Kitabında”[2] diyor ki;

"Renkler ve sesler hepsi birer elektromanyetik dalgadır. Her rengin ve her sesin titreşimi farklıdır. Pozitif renkler duru renklerdir, parlak renklerdir. Her bilginin rengi ayrıdır. Bilgi çeşidine göre, mahiyetine göre çakraların, auraların, letaiflerin renkleri ayrı olduğu gibi her canlının rengi aynıdır."

"Müzik, yani ses ruhun gıdasıdır" diye bir söz vardır. Ancak tabi ki her türlü ses, her türlü müzik ruhun gıdası değildir. Ruha şifa veren, huzur veren, ruhu zihni ve bedeni dinlendiren müzik dinlemek gerekir. Bitkiler hayvanlar  dahi sese, müziğe duyarlıdırlar. Dinlendirici klasik, sufi, meditasyon vb müzik dinleyen bitkilerin daha canlı ve neşeli oldukları, bu tür müzik dinleyen ineklerin keçilerin daha çok süt verdikleri tespit edilmiştir.

Çalışırken, dinlenirken, gevşerken ve meditasyon yaparken; bendeniz her zaman hafif ve sözsüz müzik dinlerim. Özellikle piyano ve flüt sesi insanı çok dinlendirir ve zihnin odaklanmasını sağlar. YouTube'da bu tarz o kadar çok müzik var ki. Bu tarz müziklerin videolarını yapandan ve YouTube'dan Allah razı olsun. Onlara sonsuz teşekkürler ediyorum.

Doğanın sesleri de ne güzeldir. Kuşların cıvıltıları ne güzeldir. Serçeler, güvercinler, bülbüller ve daha adını bilmediğim o kadar çok çeşitli kuş var ki; hepsi ayrı ritimde ve frekansda şarkı söylerler.

Hele yağmurun sesine ne demeli. Cisil cisil yağan yağmurun sesi ruha şifadır. Hafif hafif esen meltemin sesi ne güzeldir. Rüzgarda titreşen ağaç yaprakları, sonbaharda kuruyup yere düşmüş yaprakların sesi insana farklı duygular verir. Sararmış ve yere düşmüş yaprakların rüzgarda oradan oraya savrulması insana hüzün verir değil mi?

Şimdi de gelelim insan sesine. Yüce Allah'ım insana öyle bir gırtlak ve ses telleri vermişsin ki; ne muhteşem sesler çıkarır. Kadın seslerinden Zara'yı, Burcu Güneş'i, Funda Arar'ı ve şu anda aklıma gelmeyen bir çok kadın ses sanatçımızı dinlerken mest olurum.

Erkek seslerinden Barış Manço'yu, Erkin Koray'ı, Cem Karaca'yı, Fikret Kızılok'u dinlerken de mest olurum. Ve tabi ki benim idolüm, asrımızın ve gelecek asırların en büyük ozanı ve düşünürü Aşık Veysel'i dinlerken ağladığım çok olmuştur.

Sufi müziğin, ilahilerin en büyük sanatçısı Ahmet Özhan'ın sesini ve yorumunu da çok severim.

Şimdi aklıma geldi. Çocuk şarkılarını, milli marşlarımızı, kahramanlık türkülerimizi dinlerken çocukluğuma giderim, coşarım.

Sesi yaratan yüce Allah'ım senin ilmin ne yücedir. Sen yüce bir ve tek yaratıcısın.

[Galip Turpan] 

Kaynak:
[1] Önce Ses Vardı, Galip Turpan
[2] O'nun Sırları, Evrensel Üstad Muzaffer Kına

23 Ağustos 2020

Allah'ın Yüce Melekleri İle Sohbet-01

 23 Ağustos 2020 Ankara

Allah'ın Yüce Melekleri İle Sohbet

Yeni güne, doğan güneşe selam olsun. Yaz aylarında salonumuzun penceresinden doğu yönüne bakıp doğan güneşi göremiyorum. Ancak batı yönümdeki binaların doğuya bakan cephelerine vuran güneş ışığını görebiliyorum. 

İnsan huzur veren bir sessizlik var. Kuşlar cıvıldamaya başladı güvercinler havada uçuşmaya başladı. Yeni bir güne uyandıran Yüce Allah'ım sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.

Daha önceki bir yazımda Allah ile sohbet etmiştim. Bunun yanlış olduğunu anladım. Allah ile sohbet sadece Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya verilmiş bir şereftir.

Allah'ın aciz kulu bendeniz bu günden itibaren Allah'ın Melek-ü Ala'sıyla  ile sohbet edeceğim.

Bugünkü sohbet konumuz; melekler, İnsan ve İblis hakkında olacak

Bendeniz- Ey yüce melekler Allah meleklerden sonra neden insanı yarattı.

Melek-ü Ala- Bu sorunun cevabını aşağıdaki ayetlerde yüce Allah veriyor.

"Düşün ki, Rabbin meleklere 'muhakkak ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim' dediği vakit, melekler 'biz Seni tesbih ve takdis edip dururken orada (dünyada) fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?' dediler. Allah 'her halde ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim' buyurdu." [Bakara 30]

"Ve Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip 'haydi davanızda doğru iseniz, bana şunları isimleriyle haber verin"[Bakara 31]

Melekler "Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz ya Rab. Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece sensin Sen" dediler [Bakara 32]

Yukarıdaki ayetlerde yüce melekler Allah'ın ilminin sonsuz olduğunu ve meleklerin, insanların sadece Allah'ın bildirdiklerini bilebilecekleri söylenmektedir. Bu gerçek Ayet-el Kürsi'de de ifade edilmektedir. 

"O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O yücedir, büyüktür"
[Ayet-el Kürsi]

Şanı yüce olan Allah'ım, el-Alim sıfatınla Sen her şeyi bilensin.

Bendeniz - Daha sonra Allah meleklere ne dedi.

Melek-ü Ala - Bu sorunun cevabını Kur'a-ı Kerim'de bulabilirsin

Allah, "Ey Adem, bunlara onları isimleriyle haber ver." buyurdu. Bu emir üzerine,Adem, onlara isimleriyle bunları haber verince buyurdu ki 'Size demedim mi Ben herhalde göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum." [Bakara 33]

Bendeniz - İblis İnsan'a neden secde etmedi?

Melek-ü Ala - İblis kibirinden İnsan'a secde etmemiştir. Allah'a demiştir ki "beni ateşten yaratın, İnsan'ı ise topraktan. Ben topraktan olan bir varlığa secde etmem. Bu husus aşağıdaki ayette de açıklanmaktadır.

"Ve o vakit meleklere : 'Adem için secde edin' dedik!. derhal secde ettiler. Ancak  İblis dayattı, kibirine yediremedi, zaten o kafirlerden idi"[Bakara 34] 

Bendeniz - İnsan neden cennetten kovuldu?

Melek-ül Ala - İnsan, yaklaşılması yasak olan Bilgi Ağacının meyvesinde yedikleri için kovuldu.

"Ve dedik ki: 'Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin, ikinizde orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki, haddini aşan zalimlerden olmayasınız" [Bakara 35]

"Bunun üzerine şeytan onları oradan kayırdı, ikisine de bulundukları o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de, 'haydi kiminiz kiminize düşman olarak inin ve yerde bir zamana kadar nasibinizi alacaksınız' dedik"[Bakara 36]

Bendeniz - Bu ayetten de anlıyoruz ki, İnsan bilgi ağacının meyvesini (mecazi meyve), yedikleri için bolluk bereket içinde sonsuza kadar yaşayacakları cennetten kovulmuşlar ve dünyaya gönderilmişler ve Kabe'ye yerleşmişlerdir. O günden günümüze, İnsan yaşam mücadelesi vermekte, rızkını kazanmak için hemcinslerini gözünü kırpmadan öldürebilmekte, kan dökmektedir.

"Bu arada Adem, Rabbinden bir takım kelimeler belleyip O'na yalvardı. O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O'dur" [Bakara 37]

Melek-ü Ala - İşte böyle İnsan'ın yaratılış ve cennetten kovuluşunun hikmeti böyledir. İnsan bir vakte kadar Dünya'da yaşayıp tekamül edecekti. 

Bu süreyi Evrensel Üstad Muzaffer Kına, "O'nun Sırları" kitabında 1200 yıl olarak yazmaktadır. İnsan Dünya'ya çok kereler yeniden doğacak ve Dünya Okulundaki dersleri alacak, sınavları geçecek ve tekamül edecektir.

Selam ve sevgiyle...

[Galip Turpan]

18 Ağustos 2020

Hakikate Yolculuğum

 18 Ağustos 2020, Ankara

Hakikat Yolculuğum

Yeni güne, doğan güneşe selam olsun. Yaz aylarında salonumuzun penceresinden doğu yönüne bakıp doğan güneşi göremiyorum. Ancak batı yönümdeki binaların doğuya bakan cephelerine vuran güneş ışığını görebiliyorum. 

İnsan huzur veren bir sessizlik var. Kuşlar henüz cıvıldamaya başlamadı. Yeni bir güne uyandıran Yüce Allah'ım sana sonsuz hamd-ü senalar olsun

Hakikate doğru yolculuğumda yeni bir gün yeni bir sabah daha yaşıyorum. Allah'ım sana giden yolda, yolumu açık eyle, sarsılmaz bir iman ile dosdoğru yolda yürümemi nasip eyle.

Hakikat yolculuğum orta okul çağlarında başladı diyebilirim. O zaman Yunus Emre' mizi tanıdım. Onun şiirleri beni derinden sarstı. "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz" şiiri ve "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmez isen, ya nice okumaktır" diyen şiiri beni çok etkilemiştir. O zamandan şu ana kadar Yunus'un şiirleriyle yaşadım ve yolculuğuma devam ettim.

Mevlana'nın "Gel, gel, ne olursan ol yine gel, İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel... " sözleri de beni çok etkilemiştir. Bu davete uyup onun hayatını, kitaplarını okumaya başladım.

ODTÜ'de bizim sayısal elektronik laboratuvar asistanımız ve daha sonra asker arkadaşım olan sevgili kardeşim Şevki Can'ın kitabını okudum, whatsappdaki paylaşımlarını takip ettim. Şevki hocamın Esma-ül Hüsna hakkındaki sözleri ve telkinleri benim Esma-ül Hüsna'yı okumaya başlamama sebep oldu ve her sabah sevgili kardeşim Mustafa Özcan Güneşdoğdu'nun Esma-ül Hüsna ilahisini dinlemeye izlemeye başladım. Her gün sabah önce sevgili kardeşim Fatih Koca'nın Bismillah-İlk söz ilahisini sonra Esma-ül Hüsna ilahisini dinlerim

Üç ay önce sevgili mürşidim Evrensel Üstad Muzaffer Kına yı tanıdım ve konuşmalarını izlemeye dinlemeye başladım. 27 Haziran 2020 tarihinde Deniz'liye gidip kendisiyle tanışma şerefine erdim. Üstadımla öğle namazı kıldık ve ben yeniden namaz kılmaya başladım. İki aydır günde 4-5 vakit kıldığım namaz ve sabah akşam yaptığım meditasyon sayesinde sağlığıma kavuştum. Günlerim dolu dolu geçmeye başladı. Verimliliğim 3-4 kat arttı. Eskiden günde 2 saat verimli çalışabilirken şimdi 8-10 saat çalışabiliyorum. Yaratıcı zekam artı. Zihinsel olarak istediğim bir konuya çok daha fazla yoğunlaşabiliyorum. 

Muzaffer üstadımın sözleri beni çok derinden etkiledi. "O'nun Sırları" kitabında çok sarsıcı, ezberleri bozan sözler var. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Ruhların yaradılışı, maddenin yaradılışı, alemlerin yaradılışı, doğum, ölüm ve yeniden doğum hakkında başka hiç bir yerde bulamayacağınız çok değerli bilgiler bulacaksınız bu kitapta.

İki ay önce Prof.Dr. Hüseyin Uysal'ın "Bir'den Bir'e Uyanmak" adlı videosunu izledim ve yine çok derinden sarsıldım.Düşünce ufkum genişledi. Hüseyin hocamızın konuşmalarını dinlemeye devam ediyorum.

İşte benim bugüne kadarki hakikat yolculuğum böyle. Tasavvuftaki şeriat ve tarikat mertebelerini çoktan aştım çok şükür. Şimdi hakikat mertebesinin hangi basamağında olduğumu bilmiyorum. Durmak yok, yola devam. Allah'ım bizleri hakikate ve marifete erdir. Amin...

[Galip Turpan]

17 Ağustos 2020

Nasimi by Sami Yusuf

 17 Ağustos 2020 Ankara

Nasimi by Sami Yusuf

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds.

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I am the arrow, I am the bow

I am the old, I am the young

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I am the particles, I am the Sun, I am the Four, and I am Five and Six more

See [the universe as] my face and describe it,

As I will not be contained in your description

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I am burning bush, I am the rock that ascended to Heaven

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I am the particles, I am the Sun, I am the Four, and I am Five and Six more

See [the universe as] my face and describe it

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

In short, [the carpet of] Divine Command (kun) in the Universe found manifestation in Me

so that you would know Me by these signs, bu beaware!, I can not be contained in signs

I am the arrow, I am the bow, I am the old, I am the young

I am the Eternal Treasure, But I will not be contained in a jeewelry box

Even tough today I may be a Nasimi, a Hashimi, a Qurayshi

I am the arrow, I am the bow, I am the old, I am the young

I am the Eternal Treasure

Even though today I may be a Nasimi, a Hashimi, a Qurayshi

From Me the signs of My power find existence, But I will not be contained in My sign of power

I can not be contained

I am the arrow, I am the bow, I am the old, I am the young

I am the Eternal Treasure, But I will not be contained in a jeewelry box

I can not be contained

Being and the existence are sign of My power, My Eternity is in My Essence

Know Me by these sign, but beaware!, I will not be contained in signs

I can not be contained,

I can not be contained, I can not be contained, I can not be contained,

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I am the particles, I am the Sun, I am the Four, and I am Five and Six more

See [the universe as] my face and describe it, I will not be contained in your description

The two worlds are contained in me. But I will not be contained in these worlds

I am the Hidden Treasure, Ooo My servant

I am the manifest, I am, My servant

But I can not be contained in the oceans and mines

I am the arrow, I am the bow, I am the old, I am the young

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

Even though today I may be a Nasimi, a Hashimi, a Qurayshi

From Me the signs of My power find existence, But I will not be contained in My sign of power

I can not be contained, I can not be contained, I can not be contained

I am the Shell, I am the Kernel

I am the upholder of the Doomsday and Suspender of the Bridge

So you make a robe out of this cloth for such a day, For I will not be contained in your store

I am the sugar, I am the honey, I am the sun, I am the Moon

I bestow spirit to all things, But I will not be contained in spirit

The two worlds are contained in Me, But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

The two worlds are contained in Me, But I will not be contained in these worlds

I am the Treasure of no abode, I will not be contained in Being or in creation

I will not be contained in these worlds

16 Ağustos 2020

Nasimi-Sami Yusuf

 16 Ağustos 2020, Ankara

Nasimi-Sami Yusuf

İki dünya benim içimde. Ama ben bu dünyalara dahil olmayacağım.

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Ok benim, yay benim, ben yaşlıyım, ben gencim

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Ben parçacıklarım, Güneş'im, Dört'üm ve Beş ve Altı'yım

Yüzümü [evreni] gör ve onu tarif et,

Çünkü açıklamanızda yer almayacağım

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Çalı yakıyorum, cennete yükselen kayayım

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Ben parçacıklarım, Güneş'im, Dört'üm ve Beş ve Altı'yım

Evreni yüzüm gibi görün ve tarif edin

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Kısacası, Evrendeki İlahi Emir’in (kun) halısı Bende tezahür buldu

Beni bu işaretlerden tanımanız için, ama farkında ol !, Ben burçlarda bulunamam

Ben okum, ben yayım, ben yaşlıyım, ben gencim

Ben Ebedi Hazineyim, Ama bir mücevher kutusunda tutulmayacağım

Bugün bile zor olabilirim Nasimi, Haşimi, Kureyşli olabilirim

Ben okum, ben yayım, ben yaşlıyım, ben gencim

Ben Ebedi Hazineyim

Bugün Nasimi, Haşimi, Kureyş olsam bile

Benden gücümün işaretleri var olur, Ama ben güç işaretimde yer almayacağım

Kontrol altına alınamam

Ben okum, ben yayım, ben yaşlıyım, ben gencim

Ben Ebedi Hazineyim, Ama bir mücevher kutusunda tutulmayacağım

Kontrol altına alınamam

Varlık ve varoluş gücümün işaretidir, Sonsuzluğum Benim Özümde

Beni bu işaretle tanı, ama farkında ol!, Ben burçlara dahil olmayacağım

Zapt edilemem

Ben zapt edilemiyorum, zapt edilemiyorum, zapt edilemiyorum,

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Ben parçacıklarım, Güneş'im, Dört'üm ve Beş ve Altı'yım

Yüzümü [evren olarak] görün ve onu tarif edin, açıklamanızda yer almayacağım

İki dünya benim içimde. Ama bu dünyalarda olmayacağım

Ben Gizli Hazineyim, Ooo Kulum

Ben tezahür olanım, Kulum

Ama okyanuslarda ve madenlerde tutulamam

Ben okum, ben yayım, ben yaşlıyım, ben gencim

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Bugün Nasimi, Haşimi, Kureyş olsam bile

Benden gücümün işaretleri var olur, Ama ben güç işaretimde yer almayacağım

Ben hiçbir şeye sığmam, Ben hiçbir şeye sığmam, Ben hiçbir şeye sığmam

Ben Kabuk’um, ben Çekirdek'im

Ben kıyametin koruyucusu ve köprünün askısıyım

Öyleyse böyle bir gün için bu kumaştan bir cüppe yapıyorsun, çünkü senin dükkânında olmayacağım

Ben şekerim balım ben güneşim ben ayım

Her şeye ruh bahşediyorum, ama ruhun içinde olmayacağım

İki dünya Benim içimde, Ama ben bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

İki dünya benim içimde, Ama ben bu dünyalarda olmayacağım

Ben hiçbir yerin hazinesiyim, Varlığa veya yaratıma dahil edilmeyeceğim

Bu dünyalarda olmayacağım

Kaynak
Youtube Videosu
https://www.youtube.com/watch?v=iBd1r5VOK2c&list=PLyWkk6L38c7jNwGN9ao5DKLwZBGKTDgxO&index=6&t=0s

15 Ağustos 2020

Önce Ses Vardı

15 Ağustos 2020 07:02
Ankara

Bu maddi alemler yaratılmadan önce sonsuz bir titreşim okyanusu vardı, ve hala bu titreşim okyanusu varlığını sürdürüyor. Renkler ve Çakralar isimli yazımda yedi ana renkten oluşan renklerin ve yedi ana notadan oluşan seslerin hikmetinden bahsetmiştim.

Evren yaratılmadan önce nokta idi, nokta oluşmadan önce ışık idi, ışık oluşmadan önce nur idi, nur dan önce ise nun idi. Günümüzde fizikçiler evrendeki her maddenin enerji olduğunu ve farklı farklı titreşimler halinde var olduklarını söylemektedirler. Enerjisi en düşük madde katı haldedir. Maddenin enerjisi yükseldikçe sıvı hale sonra gaz haline ve daha sonra plazma haline geçer.[1]

Enerji ise bilgiden kaynaklanır. Yüce yaratıcının bilgisi ve düşüncesi sonsuzdur. O düşünmüş ve ol diyerek maddi evreni yaratmıştır. Yani madde düşünceden oluşmuştur. Evrensel Üstad Muzaffer Kınalı “O’nun Sırları Kitabında”[2] diyor ki;

"Renkler ve sesler hepsi birer elektromanyetik dalgadır. Her rengin ve her sesin titreşimi farklıdır. Pozitif renkler duru renklerdir, parlak renklerdir. Her bilginin rengi ayrıdır. Bilgi çeşidine göre, mahiyetine göre çakraların, auraların, letaiflerin renkleri ayrı olduğu gibi her canlının rengi aynıdır."

Evreni dolduran seslerin titreşimleri sonsuzdur. İnsan kulağının duyabildiği ses tayfı (spektrumu) çok sınırlıdır. İnsan 20 Hz ile 20.000 Hz arasında titreşen sesleri duyabilir. Hayvanlar ise çok daha düşük veya çok daha yüksek frekanslı titreşimleri duyabilir.

Veliler, arifler, Hint'li gurular insanın zikirle/meditasyonla çok derinleştiğinde, düşüncelerini susturduğunda, bitkilerin ve hatta cansız maddenin titreşimlerini duyabildiğini söylüyorlar. 

Önce ses vardı.Hint dininde ve kültüründe çok bilinen ve mantra olarak kullanılan ses Aum'dur. Kısaca Om'da diyebiliriz. Maddi evren yaratılmadan önce alemleri, sonsuz uzay boşluğunu bu sesin kapladığına inanılır. 

"Müzik, yani ses ruhun gıdasıdır" diye bir söz vardır. Ancak tabi ki her türlü ses, her türlü müzik ruhun gıdası değildir. Ruha şifa veren, huzur veren, ruhu zihni ve bedeni dinlendiren müzik dinlemek gerekir. Bitkiler hayvanlar  dahi sese, müziğe duyarlıdırlar. Dinlendirici klasik, sufi, meditasyon vb müzik dinleyen bitkilerin daha canlı ve neşeli oldukları, bu tür müzik dinleyen ineklerin keçilerin daha çok süt verdikleri tespit edilmiştir.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet Hakkı Turabi; sesin insandan önce yaratıldığını, bütün insanlığın Allah'ın kendisine doğmadan önce duyurduğu o davudi sesi aradığını söylüyor.[3]

Müzikle tedaviyi duymayanımız yoktur. Ancak nasıl ortaya çıktığı, nereden geldiği ile ilgili pek bir şey bilmiyoruz. Turabi, “Müzikle tedavi konusunda öncelikle şunu söyleyeyim ki müzikle tedaviyi biz icat etmedik. İslam coğrafyasının icat ettiği bir şey değil. Milattan önce 5000'li yıllarda Mısır’da Nil yatağında Memphis tapınağı var. Burası bir kaplıca bölgesi kaplıcanın yanında yapılan bir tapınak var. Fiziksel rahatsızlıkları olan insanların kaplıcada, ruhani rahatsızlığı olanların da tapınakta tedavi edildiğini biliyoruz. Bununla birlikte müziğin sihirli gücünün de keşfedilerek tedaviye dahil edildiğini görüyoruz. Bildiğimiz en eski müzikle tedavi budur” diyor. Turabi, Anadolu coğrafyasında ise bilhassa Selçuklu döneminde müzikle tedaviye çok önem verildiğini dile getiriyor. Şam’da Nureddin Zengi Darüşşifası, Kayseri’de Gevher Nesibe Darüşşifası,  Amasya Darüşşifası Türk İslam dünyasındaki ilk üç darüşşifa. Bu merkezlerde insanların Türk müziğiyle tedavi edildiğini biliyoruz. Turabi; müziğin şifa olabilmesi için enstrümental, yani sözsüz olması gerektiğini, hastanın sessiz sakin bir odada tedavi edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

“Önce ses vardı, sonra söz…Sonra şair….Sonra şiir…Herkesten birkaç duyu fazlası vardır şairlerin…Aşkı da ayrılığı da hüznü de sevinci de kendi aynalarından yansıtırlar. Buna bir de müziğin tılsımını ekleyin ve öyle düşünün şiir ve şairlerin serüvenini. Güzel bir şiirin, güzel bir seste büyüye dönüşmesinin verdiği haz benzemez başka şeye…

Ruhunuza, aklınıza ve bedeninize şifa arıyorsanız; ney ile çalınan sufi müziğini, uzak doğu meditasyon müziğini dinleyin. Size şu anda dinlemekte olduğum youtube videosunun bağlantısını paylaşayım. https://www.youtube.com/watch?v=ur0YzILVO2U&t=5283s

Youtube'da bunun gibi çok sayıda meditasyon, çalışma, dinlenme, gevşeme, uyku vb. için video var. Bulunduğunuz ortamda başka gürültü ve rahatsız edici ses bulunmasın. Gözlerinizi kapatın ve kendinize yani özünüze gelin. Türkçede "kendinden geçmek" sözü vardır. Aslında insan zikirle/meditasyonla ve sufi müzik dinleyerek kendine gelir, özüne ulaşır.

Özünüze ulaşmanız dileklerimle selam ve sevgiler

Kaynak
[1][2] Evrensel Üstad Muzaffer Kına
[3] Prof.Dr. Ahmet hakkı Turabi



12 Ağustos 2020

Uyan ey gözlerim gafletten uyan

12 Ağustos 2020, 06:30
Ankara

Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail'in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Semavatın kapıların açarlar
Alemlere rahmet suyun saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dillu dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tacu tahta dayanma
Yedi iklim benim diye

Çakralar ve çakra dengelemek için beslenmek

 12 Ağustos 2020, 05:40
Ankara

Çakralar ve çakra dengelemek için beslenmek

Sevgili okuyucularım bu yazımda çakralar ve çakra dengelemek konusunda yaptığım araştırma sonunda derlediğim bilgileri sunacağım. 

Çakra, Hintçe bir kelime olup bedenimizdeki enerji merkezleri anlamına gelir. Hintçe'de çakra, çark, tekerlek demektir. Bedenimizdeki yedi çakra enerki giriş çıkış noktalarıdır. Tekerleğe, çarka benzerler. Bu yedi çakranın her biri farklı renkte ve farklı titreşimde enerjidir. Aşağıda kısaca bu yedi çakranın isimlerini vereceğim. Daha önce 8.8.2020 tarihli "Renkler ve Çakralar" isimli yazımda çakraların renklerinin hikmetleri hakkında bilgi sunmuştum.

Kök çakrası: kuyruk sokumundadır ve rengi kırmızıdır.

Sakral çakrası: karın bölgesindedir. Rengi turuncudur.

Solar pileksus çakrası: Göğüs kafesinin alttaki birleştiği yerde göbektedir. Rengi sarıdır. 

Kalp çakrası: Kalp bölgesindedir. Rengi yeşildir.

Boğaz çakrası: Boğazdadır. Rengi mavidir.

Alın çakrası: İki kaşın ortasındadır. Rengi indigodur.

Tepe(taç) çakrası: Başın üstündedir. Rengi mor-menekşedir.

İsterseniz şimdi yediğimiz içtiğimiz gıdaların çakralar üzerindeki etkilerin bakalım. 

[Aşağıdaki bilgi LiveToBloom'dan alınmıştır]

Enerji, evrendeki her şeyin temelidir. Enerjiyi yaratamaz ya da yok edemeyiz sadece farklı kanallara aktarabiliriz. İnsanlar ve hayvanlar, enerjiyi yediği içtiği besinlerden alır.

Peki, yediğiniz besinlerin çakralarınızı yeniden şarj etmeye yarayacak titreşimler yaratabildiğini biliyor muydunuz?

Bu bilgi ile vücudunuzun gerçekten ihtiyaç duyduğu besinleri tüketebilir ve çakralarınızın yeniden denge bulmasını sağlayabilirsiniz.

Besleyici enerji

Çakralarımız, vücudumuzdaki enerji merkezlerini harekete geçirirler. Çakralarımız açıkken kişisel enerji alanımız düzgün çalışır, kendimizi enerjik ve sağlıklı hissederiz.

Çakralarımız kapandığında ne olur?

Her çakra vücudumuzun farklı bir bölgesini ve hayatımızın farklı bir alanını yönetir. 7 çakramızın herhangi birinde oluşacak bir dengesizlik, fiziksel sağlığımızın bozulmasına ve hayatımızın ilgili alanında terslikler yaşamamıza neden olabilir.

Gökkuşağı diyeti ile enerji iyileşmesi

İyi haber şu ki; fiziksel sağlığınızda herhangi bir bozulma meydana gelmeden çakralarınızı temizlemeniz, şarj etmeniz ve dengelemeniz mümkün. Doğru yiyecek tercihleri yaparak çakralarınızı ve hayatınızı iyileştirmeye başlayabilirsiniz.

Gökkuşağı diyeti sadece vücudunuzu sağlıklı kılmakla kalmaz, çakralarınızın da dengelenmesini sağlar. İster kilo vermek isteyin, ister enerjinizi yükseltmek; doğru gıda tercihleri ile bunların hepsini başarabilirsiniz. İşte vücudunuzdaki 7 çakranın dengede kalması ve enerjinizin iyileşmesi için tüketmeniz gereken tüm gıdalar:

Kök çakra açan yiyecekler

Kök çakranız sizi fiziksel dünyaya bağlayan kapıdır. Kök çakra kapalı olduğunda kendinizi güvensiz ve stresli hissedersiniz.

Sebzeler: Pancar, sarımsak, zencefil, şalgam, patates, soğan ve havuç gibi kök sebzeler. Bunları zeytinyağı ve tuz ile kavurarak lezzetli bir öğün yaratabilirsiniz.
Protein: Kırmızı et. Eğer vejetaryen ya da vegansanız kırmızı et yerine kırmızı fasulye, kırmızı mercimek, tofu, yer fıstığı ezmesi ya da yumurta tercih edebilirsiniz.
Sağlıklı tohumlar: Bulgur, karabuğday, yulaf. Her zaman tam tahılları tercih etmeye özen gösterin.
Kırmızı meyveler: Kırmızı elma, karpuz, nar ve orman meyveleri.
Baharatlar: Frenk soğanı ve kırmızıbiber.
İçecekler: Rooibos ve hibiscus çayları.

Sakral çakra açan yiyecekler

Sakral çakranız duygularınızı ifade etmenizi sağlar. İlişki problemleri, yaratıcılık tıkanmaları ve kontrolü kaybetme duygusu, sakral çakranızın kapalı olduğuna işaret eder.

Sebzeler: Havuç, biber, balkabağı. Bu sebzeleri pişirirken iyileştirici enerjiyi artırmak için zerdeçal, zencefil veya kimyon gibi baharatlar ekleyebilirsiniz.
Turuncu renkli tatlı meyveler: Kavun, mango, bal kabağı, portakal
İçecek: Su
Temiz sıvılar: Çay, tavuk suyu gibi temiz sıvılar. Çayınıza tarçın, vanilya veya bal ekleyebilirsiniz.

Solar plexus çakrasını açan yiyecekler

Bu çakranın dengesi ya da dengesizliği özgüvenimizi doğrudan etkiler. Solar plexus çakrası kapandığında kendimizi aşırı derecede eleştirir ve hayatımızın farklı alanlarında reddedilme korkuları yaşarız.

Sarı renkli meyve ve sebzeler: Sarı biber, mısır, limon ve muz.
Kompleks karbonhidratlar ve tam tahıllar: Tam tahıllar, esmer pirinç, keten tohumu ve ay çekirdeği.
Sindirime yardımcı gıdalar: Kefir, kombucha, yoğurt.
İçecekler: Papatya çayı, nane çayı, zencefil çayı.

Kalp çakrasını açan yiyecekler

Kalp çakrası bizim sevgi ile aramızdaki enerji akışını sağlayan kapıdır. Kalp çakrası kapalı olduğunda yalnızlık duyar, terk edilme korkusu yaşarız.

Yeşil yapraklı sebzeler: Kale, marul, ıspanak, brokoli, taze fasulye ve diğer yeşil yapraklılar.
Yeşil alkali meyveler: Misket limonu, yeşil elma, avokado.
İçecekler: Yeşil çay.
Baharatlar: Fesleğen, kekik, kişniş.

Boğaz çakrasını açan yiyecekler

Boğaz çakrası kendimizi nasıl ifade ettiğimizi belirler. Bu çakra kapandığında kendimizi iradesiz hissederiz.

İçecekler: Taze meyve suları ve bitki çayları.
Meyveler: Yaban mersini gibi mavi renkli meyveler, elma, şeftali, armut, kayısı, erik.

Üçüncü göz çakrasını açan yiyecekler

Üçüncü göz çakrası problem çözme yeteneğimizi etkiler. Bu çakranın kapalı olması duygusal dengesizlikler yaşamamıza neden olur.

Kuruyemiş, bakliyat ve tohumlar: Çiğ ceviz, çiğ badem, haşhaş tohumu.
İçecekler: Su.
Metal detoksu yapan gıdalar: Tam tahıllar ve mantar.
Mor gıdalar: Goji meyvesi, acai meyvesi, üzüm, böğürtlen.

Taç çakra açan yiyecekler

Taç çakra bizim spiritüel merkezimizi ifade eder. Taç çakranın kapalı olması odağımızı kaybetmemize neden olur. Taç çakrayı dengelemek için yiyeceklerden daha önemli olan, ruhumuzu beslememizdir. Hafif yemekler yemek, adaçayı içmek ve tütsü yakmak taç çakranızı yeniden dengeleyecek unsurlardandır. 

Yedi çakranızın da dengede ve açık olması dileği ile, selam ve sevgiler

Kaynak
1. Deepak Chopra
2. LiveToBloom

Allah ile sohbet-01

 12 Ağustos 2020, 02:07
Ankara

Allah ile sohbet

Ben-Ilık bir duş ve arkasından kıldığım namaza şükürler olsun Allah'ım. Yeniden namaz kılmayı bana öğreten ve nasip eden yüce Allah'ım sana sonsuz hamd-ü senalar olsun.

Allah-Ey kulum şükret, daima şükür üzre ol ki sana daha fazlasını vereyim

Ben-Suyu ve doğal gazı yaratan Allah senin ilmin ne yücedir, sen ne yüce yaratıcısın. Su bütün yorgunluğumu aldı, bedenimdeki bütün gerginliği, negatif enerjisi aldı götürdü. Doğal gaza gelince; binlerce milyonlarca yıl toprağın altında oluşan doğal gazı yaratan sana, onu çıkaran, taşıyan ve evlerimize dağıtan kullarına teşekkürler ediyorum.

Allah-Sizin gezegeninizde var olan her şey, sayısız alemlerde olan bütün gök cisimleri, galaksiler ve yıldızlar, "ol" emrimle anda yaratıldı. Benim için her şey andadır. Benim için zaman ve mekan yoktur. Zamanı ve mekanı sizler duyu organlarınızla algılarsınız.Gök bilimcileriniz, dünya zamanınızla evreninizin 13.7 milyar yıl önce yaratıldığını hesapladılar. Ancak bu benim için bir andır. Daha nice alemler var, onların yaşını ise bilmiyorsunuz. Benim katımda canlı cansız tüm varlıkların bilgisi vardır. 

Ben-Arıya bal yapmasını, örümceğe ağ yapmasını, kuşa yuva yapmasını, yılana zehir üretmesini öğreten yüce Allah senin ilmin ne yücedir, sen ne büyük yaratıcı ve sanatçısın. Senin tasarımlarının ve yaratımlarının sınırı yoktur. Gezegenimizde yaşayan sayısız bitki, çiçek, balık, kuş, memeli, sürüngen, böcek ve sair canlıları belgesel programları sayesinde tanıma bilme fırsatı buluyoruz. Başka alemlerde kim bilir ne kadar çok farklı canlılar ve cansız varlıkların var.

Allah-Bütün bu sayısız alemlerdeki mevcudatı rastgele yaratmadım. Hepsi ilahi planım dahilinde tasarlanmış ve yaratılmıştır. Benim ilahi kanunlarım dahilinde önce nun, sonra nur, sonra ışık, sonra madde yaratıldı.Sonra maddi alemler oluştu.Bütün bu yaratım süreçlerini benim melek-ü ala'larım (yüksek konsey üyeleri) gerçekleştirir.[1] Arının bal yapması, kuşun yuva yapması, spermin yumurtayı döllemesinin bilgisi Levh-i Mahfuzda yazılıdır. Ben yaratıklarımın yaptıklarını ve yapacaklarını bilirim. bana hiç bir şey gizli kalmaz. Benim bildirdiklerimin dışında insanlar benim ilmimden hiç bir şeyi tam olarak bilemezler.Benim kürsüm gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek bana zor gelmez. Hayy olan, kayyum olan benim. Bana ne uyku gelir, ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi benimdir. Benim iznim olmadan kim şefaat edebilir.[2]

Ben-Kur'an-ı Kerim'inde diyorsun ki, "ben insana kendi ruhumdan üfledim" Senin ruhundan olan biz insanların ruhunun tekamül etmesi olayını anlamıyorum.

Allah-Evet doğru, siz insanları kendi ruhumdan üfledim. Siz insanları meleklerden üstün kıldım. Melekler Adem'e secde ettiler, Şeytan hariç. Şeytan insanı yoldan çıkarmak için benden söz aldı. Sizin ruhunuz, yedi kademe olan ruhların birinci kademesidir. Onun için sizin ruhunuz tekamül eder. Çok sayıda beden elbisesi giyip bilgiler edinir, deneyimler yaşar ve bütün bu bilgileri ve deneyimleri ruhunun kozmik belleğinde saklar ve sonunda bana rücu eder.[3]

Ben- Allah'ım sen uyumazsın, ancak benim uykum geldi. Tekrar sohbet etmek üzere sana şükürler olsun dugu ve düşüncelerimi yazmama fırsat verdiğin için.

Allah-Uyu dinlen ve zinde bir beden ve zihinle yeni güne başla. Ancak gaflet uykusunda olma hiç bir zaman. Ölmeden önce öl. Hakikate uyan [4] ve beni bil ve kulluk et. 

Sözlük

Hayy: ezeli ve ebedi diri olan
Kayyum: gökleri ve yeri, her şeyi tutan

Kaynak

[1][3] Evrensel Üstad Muzaffer Kına
[2] Ayet-el Kürsi
[4] Prof. Dr. Hüseyin Uysal

11 Ağustos 2020

Yeni bir güne yeni bir bilince uyandıran yüce Allah'a şükürler olsun

 11 Ağustos 2020 05:50 Ankara


Yeni bir güne, yeni bir bilince uyandıran yüce Allah'a şükürler olsun

Yeni bir gün yeni bir sabah, güneş doğmaya ve güzel gezegenimizi aydınlatmaya hazırlanıyor. Henüz insanların hayvanların ve bitkilerin bir çoğu uyanmadı. Sabahın bu erken saatinde insanların bir kısmı derin uykuda, bir kısmı rüya görüyordur. 

Bu yazımın konusu uyanmak. Ancak birçoğunuzun bildiği anlamda uykudan uyanmak değil. Gerçeğe, hakikate uyanmaktan bahsedeceğim. Yüce peygamberimiz Hz. Muhammed' in bir hadisinde dediği gibi "insanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar". Neden ölünce uyanıyoruz. Çünkü sonsuz ve sınırsız olan ruhumuz, sonlu ve sınırlı olan bedenini terk edince gerçek özgürlüğüne kavuşuyor. İnsan ruhu bu sonlu ve sınırlı bedende dünya işleri ile meşgul iken göreceli (izafi) bir hayat yaşar. Ruh bedeni terk ettiği zaman Allah'ın rahmetine kavuşur. Tabi ki ruh bedeni terk edince neler olur? Bu konuyu ayrı bir yazımda açıklamaya çalışacağım.

Ruh bir bedende yaşarken de gerçeğin farkında olabilir mi? Hakikat bilincinde olabilir mi? Elbette olabilir. Burada bahsettiğimiz hakikat; Allah'ın hakikati, yaradılışın, doğumun, ölümün ve yeniden doğumun hakikatidir. Peygamberler, nebiler, veliler, mürşitler vb varlıklar işte bu hakikatin bilincine ermiş insan-ı kamillerdir. Onlar ruhumuzu, gönlümüzü ve yolumuzu aydınlatan varlıklardır.

Uykudan uyanmak nasıl olur? Cehaletin karanlığından kurtulup, ilahi bilgilerin aydınlığına uyanmak için; insan her an ve her yerde yüce Allah'ı tefekkür ve zikir etmelidir. O'nun yüceliğini, ezeli ve ebedi oluşunu, yaratıcı ve yok edici sıfatlarını, ve daha birçok sıfatlarını tefekkür etmelidir. Bunun için Esma-ül Hüsna-Allah'ın 99 İsmini öğrenmeli, anlamalı ve tefekkür etmelidir. Allah'ı ve yarattığı alemleri ve tüm mevcudatı sürekli tefekkür eden insan zamanla Allah'ın, yaratılışın ve hayatın farkındalığına varacak ve daha yüksek bilinç boyutlarına yükselecektir. 

Uykuda olan insan, fizik bedeninin farkındalığını yaşar. Doğar, büyür, okula gider ve meslek sahibi olur, evlenir çoluk çocuk sahibi olur, çalışır didinir ve sonunda ölür. Hepsi bu kadar. Uyanmış olan insan, sonsuzluğun ve sınırsızlığın farkında ve bilincindedir. O hayatı daha bilinçli yaşar. Yaratılanları yaradandan ötürü sever. Sonsuz sevgi ve hoşgörü içindedir. Hayata ve evrene karşı borçlu olduğunun bilincinde, hayatı ve evreni dönüştürmeye ve ilerletmeye çalışır. Bedeninin ötesinde daha üst boyutların farkındadır. Ölmeden önce ölmeyi yaşar. 

Allah'ım daha üst bilinç boyutlarına erişmemizi nasip et. Amin.


Kaynak: 

1. Evrensel Üstad Muzaffer Kına
2. Prof.Dr.Hüseyin Uysal
3. Maharishi Mahesh Yogi
4. Swami Muktananda
5. Sadhguru
6. Dağarcığımda biriken bilgiler 



08 Ağustos 2020

Renkler ve Çakralar

 08.08.2020, Ankara

Renkler ve Çakralar

Hiç düşündünüz mü, neden gök kuşağındaki yedi renk, müzikteki yedi ses notası vardır? Binlerce yıllık insanlık tarihinde, dinlerde ve esoterik öğretilerde yedi rakamına büyük önem atfedilmiştir. Bu öğretilerde yedi kat göklerden, evrenin yedi günde yaratılmasından, insanın yedi bedeninden, yedi nefis mertebesinden, haftanın yedi gününden, yedi renkten ve yedi sesten, Hint sağlık bilimi Ayurveda’ da yedi çakradan bahsedilir.

Bu yazımda renkler  hakkındaki araştırmalarımın sonuçlarını sizinle paylaşacağım.

Güneş bir prizmadan geçerken veya su damladıklarından geçerken yedi renge ayrılır. Elektromanyetik spektrumda ışığın rengi kırmızı ile mor arasında sıralanmaktadır. Bunlar sırasıyla; kırmızı, sarı, pembe, turuncu, yeşil, mavi ve mor’dur.

Evren yaratılmadan önce nokta idi, nokta oluşmadan önce ışık idi, ışık oluşmadan önce nur idi, nur dan önce ise nun idi. Günümüzde fizikçiler evrendeki her maddenin enerji olduğunu ve farklı farklı titreşimler halinde var olduklarını söylemektedirler. Enerjisi en düşük madde katı haldedir. Maddenin enerjisi yükseldikçe sıvı hale sonra gaz haline ve daha sonra plazma haline geçer.[1]

Enerji ise bilgiden kaynaklanır. Yüce yaratıcının bilgisi ve düşüncesi sonsuzdur. O düşünmüş ye ol diyerek maddi evreni yaratmıştır. Yani madde düşünceden oluşmuştur. Evrensel Üstad Muzaffer Kınalı “O’nun Sırları Kitabında”[2] diyor ki;

Renkler ve sesler hepsi birer elektromanyetik dalgadır. Her rengin ve her sesin titreşimi farklıdır. Pozitif renkler duru renklerdir, parlak renklerdir. Her bilginin rengi ayrıdır. Bilgi çeşidine göre mahiyetine göre çakraların, auraların, letaiflerin renkleri ayrı olduğu gibi her canlının rengi aynıdır.

Renlerin özellikleri şöyledir;

Mavi: genel kültürün rengidir. Duruma göre açık mavi veya koyu mavi olur.
Yeşil: ilahi bilgiler yeşildir. Sağlık enerjisi de yeşildir. Yaratma ve temiz kalp yeşildir.
Altın sarısı: güzel duyguların ve sevginin enerjisidir.
Pembe: evrensel enerjidir. Sevginin ve barışın rengidir.
Beyaz: biyoenerji ve sağlık enerjisidir. Saflığın enerjisidir.
Kırmızı: hayat ve savunma enerjisidir.
Mor: bilinç yüksekliği, simyanın yani enerjileri dönüştüren renktir.
Parlak siyah: gizemin ve sırrın rengidir.

Yukarıdaki renklerin kirli olanları yani bulanık olanları; örneğin kirli siyah hastalığın, ölümün, şeytani vasıfların rengidir. Her canlının aurasının rengi onun haleti ruhiyesini yansıtır. Canlıların aurasının fotoğrafı kirlian fotoğrafçılık tekniği ile çekilmektedir. Taze bir yaprak ile sararmış bir yaprağın aurasının renkleri farklıdır. Sağlıklı insanı aurası yeşil, hasta bir insanın aurası kirli siyahtır.

İnsan bedeninde yedi çakra (enerji merkezi) vardır. Bunlar sırasıyla[3];

Kök çakrası: kuyruk sokumundadır ve rengi kırmızıdır. Hayatta kalma ve savunma enerji merkezidir. Kök çakranızın rengi, yaşam gücünüzün rengidir. Bu çakra, en güçlü ve etkili enerji merkezidir. Kırmızı, zihnin içgüdüsel “savaş ya da kaç” komutunu kontrol eden adrenal bezlere bağlıdır.
Sakral çakrası: karın bölgesindedir. Rengi turuncudur. İdade gücünü ve yaratıcılığı temsil eder. Seks enerji merkezidir.
Sakral çakra, bağırsak sağlığımızı ve sezgilerimizi doğrudan etkiler. Turuncu renkle çevrili bir ortamda olduğunuzda kendinizi daha iyimser, mutlu ve canlı hissedersiniz. Bu ortam hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı güçlendirir. Turuncu aynı zamanda sonbaharın rengidir ve bize bir şeylerin yeniden başlaması için izin vermemiz gerektiğini anlatır.
Solar pileksus çakrası: Göğüs kafesinin alttaki birleştiği yerde göbektedir. Rengi sarıdır. Sevgi ve sağlık enerji merkezidir. Z
ihinsel cesareti ve kendi kaderine yön verme gücünü temsil eder. Eğer sarı renge doğru çekildiğinizi hissediyorsanız; bu sizin özgüvenli olduğunuzu ve benlik saygısına sahip olduğunuzu ortaya koyar. Bununla birlikte sarı, zihinsel cesareti ve kendi kaderine yön verme gücünü temsil eder. Eğer sarı renge doğru çekildiğinizi hissediyorsanız; bu sizin özgüvenli olduğunuzu ve benlik saygısına sahip olduğunuzu ortaya koyar.
Kalp çakrası: Kalp bölgesindedir. Rengi yeşildir. Sağlık enerji merkezidir. Bedenin ortasındadır. Yedi çakranın ortasında merkezindedir. Alttaki üç çakra ile üstteki üç çakranın merkezindedir. Denge merkezidir.
Kalp çakrası kalbimizle, ciğerlerimizle, göğsümüzle; yani bizim temel merkezimizle alakalıdır. Eğer kalp çakranız açık ve güçlüyse pozitif enerji yayar, hayatınıza sevgiyi çekersiniz. Kendinizi yeşil renkle çevrelediğinizde sakin ve açık görüşlü olursunuz. Bu aynı zamanda ilişkileriniz için de iyi bir işarettir. Kalp çakranızla uyum içinde olmanız, hayatınıza sağlıklı ilişkiler çekmenize yardımcı olur.
Boğaz çakrası: Boğazdadır. Rengi mavidir. Mavi; sakinleştirici, rahatlatıcı ve iyileştirici bir renktir. Aynı denizler gibi. Denize yakın olmak size sükunet duygusu verir. Sadece deniz kenarında oturmak bile, kocaman bir evren içinde küçük bir parça olduğunuzu anımsatır. Boğaz çakrasının mavi rengi ile çevrelenmenin anlamı da aynıdır; iç benliğinize yaklaşabilir ve zihninize hep aradığı sakinlik hissini armağan edebilirsiniz.
Alın çakrası: İki kaşın ortasındadır. Rengi indigodur. Üçüncü göz çakrası içsel bir bilgeliğe atıfta bulunur. Üçüncü göz çakrası açık ve güçlü durumda olan kişilerin, bilincin iç alemlerine bakabileceği düşünülmektedir. Derin mavi-mor bir renk olan indigo; ezoterik düşünceyi ve sezgiyi temsil eder. Sağlıklı üçüncü göz çakrasına sahip olan kişiler kendileriyle barışıktır ve bu hayatta neyi aradığımızı daha iyi anlarlar. İndigo, evrenle derin bir barış hissini ve maddi dünyanın manevi olanla bağlantısını temsil eder.
Tepe(taç) çakrası: Başın üstündedir. Rengi mor-menekşedir. Taç çakrayı temsil eden renk olan menekşe rengi, en kısa dalga boyuna ve en yüksek titreşime sahiptir. Bu renk maneviyatın rengidir ve kişisel cennetimizle olan bağlantımızdır. Menekşe rengi huzurlu sonları ve yeni başlangıçları temsil eder. Beyinde bulunan taç çakrası; bizi entelektüel varlığımızın yanı sıra içsel benliğimize bağlar. Kendinizi menekşe rengi ile çevrelemek, taç çakranızı açmaya yardımcı olacak ve size evrenle bir bütün halinde olduğunuz hissini verecektir. Bu bağlantı seviyesine ulaştığınız zaman siz ve çevrenizdeki dünya arasında hiçbir ayrım olmadığını fark edersiniz.
[Galip Turpan, 31.07.2020]



[1] O’nun Sırları, Evrensel Üstad Muzaffer Kına

[2] O’nun Sırları, Evrensel Üstad Muzaffer Kına

[3] Live To Bloom


05 Ağustos 2020

Gel Ey Aşık

5 Ağustos 2020
Antalya

Gel Ey Aşık

Gel ey aşık bu bir esrar-ı Hak'tır

Erenlerin yolu söz ile değil
Muhabbet bir ekin ekip yeşertmek
Oğlan uşak mahbub[1] kız ile değil

Kuş misali bir çeşmeye konarsın
Acı tatlı demez içer kanarsın
Ayn-el yakın[2] Hakk'ı gördüm sanarsın
Bu kafada gördüceğin göz ile değil

Bir kafada bin bir türlü sadde[3] var
İçecek var içmeyecek var bade var
Dört kapı içinde kırk kat cadde var
Hemen gitticeğin iz ile değil

Yol gizlidir sadık yoldaş içinde
Nesne hasıl olmaz sert taş içinde
Hakk'ı gören görür az yaş içinde
Yetmiş seksen doksan yüz ile değil

Katibi'm bir pirden nasihat aldık
Menaref[4] sırrından haberdar olduk
Katreden[5] katreye ummana daldık
Karıştık çoklara az ile değil

Aşık Veysel Şatıroğlu



[1] Mahbup: sevilen erkek (TDK)

[2] Ayn-el yakin: Göz ile görür derecede veya görerek, müşahede ederek bilmek.

[3] Sadde:???

[4] Menaref:???

[5] Katre:Damla


01 Ağustos 2020

Manna-Altın Tozu

01 Ağustos 2020
Ankara

 Manna-Altın Tozu

Çeşitli İslam alimlerinin anlatımına göre; 7 Kat sema ve bunların içerisinde 18 ayrı geçiş seviyesi bulunur. Şimdiye değin dünyada yaşamış veli kişilerin en üstünü dahi en fazla 6. Kata kadar ulaşabilmiştir. Her katta ve Seviye de biz insanlara bildirilen yahut bildirilmeyen binlerce varlık vardır. Manna’yı kullanan kişi transa girdiğinde bu seviyelerde ki varlıklarla da temasa geçebilir.

Beynimiz de bulunan epifiz bezi Eser miktarda fakat düzenli olarak melatonin ve seratonin hormonu salgılar. Melatonin epifiz bezinin pineolasit adı verilen hücrelerinden salgılanır. Biyoritmi belirler ya da biyoritm üzerinde etkilidir. Pineolasit hücreleri ışığa duyarlıdır.

Elektromanyetik dalga yoğunluğu arttırıldıkça melatonin salgılanması azalır. Pinolin ise Dış salgı bezleri ya da Ekzokrin bezler olarak adlandırılan sınıfta faaliyet gösterir, salgılarını özel bir kanal aracılığıyla ya da doğrudan vücut dışına verir. Ekzokrin bezler, stroma ve parankima denilen iki kısımdan oluşur. Ekzokrin bezlerin bağ dokudan oluşan kısmına stroma, epitel dokudan oluşan kısmına parankima denir. Tükürük bezleri, derideki ter ve yağ bezleri ekzokrin bezlere örnektir.

Ekzokrin bezler, embriyonik gelişim sırasında örtü epitelinden köken alıp gelişir. Bu madde aynı zamanda bitkilerden elde edilerek bir uyuşturucu olarakta kullanılmaktadır. İnsan beynindeki DMT üretimi genellikle çok küçük miktarlarda olduğu için, psikedelik etkilerini deneyimlemenin bir yolu onu dışarıdan almak. Bu uyuşturucu, insanların farklı boyutları algılamasını mümkün kılmaktadır. DMT kullanmış ya da bu maddeye maruz kalmış kişiler, bir tür birlik hissiyatı deneyimlediklerini savunuyorlar. Normalde tüm psikedelik maddeler, her bireye özel bir takım sanrılara sebep olurlar.

Fakat DMT kullanan bireylerin yaşadıkları deneyimler birbirine çok benziyor. Tüm evrene bakış açılarının değiştiğini ve her şeyin bir olduğu hissiyatının güçlendiğini söylüyorlar. Şamanların beyinlerinde de yüksek DMT salgılaması olduğu biliniyor olsad a buna neyin sebep olduğu halen bilinmemektedir. Halk arasında Peygamber hastalığı olarak bilinen bilim adamlarınınsa temporal lob epilepsisi olarak tanımladığı bu durumu yaşayan insanlarda beyinde yüksek miktarda DMT salgılamasına sebep olduğu için, farklı boyutlara kapılar açıyor ve bir takım şizofrenik sanrılara sebep oluyor.

Ancak bilim adamları bu şizofrenik sanı olarak yorumladıkları durumu henüz açıklayabilmiş değiller. Bilim insanları bu konuda derinlemesine araştırmalar yapmakta ve deneyimlerini kayıt altına almaktadırlar. Son yıllarda bu durum bilim dünyasında büyük karmaşalar kopartmıştır. Manna ise kullanılan tüm harici maddelerden çok daha ileri seviyede melatonin ve seratonin hormonu salgılanmasını sağlayarak beyin içindeki nöronlar arasındaki elektrik aktivitesini güçlendirir.

Bu sebeple beynin az çalışan daha doğrusu ulaşılamayan-hükmedilemeyen yerlerine ulaşılır ve Tüm bilinç altı aktivitelerini kişinin bilinç düzeyinde kontrol altına almasına olanak sağlar. Beynimiz bizim insiyatifimiz dışında günde ortalama 1 milyar işlem yapar. Beynimizin bu kadar büyük bir kısmını kontrol edebilmemiz örneğin yeni bir yabancı dili 1 günde ana dilimiz gibi konuşabilmemize, bitkilerle ve hayvanlarla iletişim kurabilmemize, Çoklu matematik işlemlerini zorlanmadan çözebilmemize Bir akar suyun akışını dahi Suyun aslında canlı olduğunu bilerek moleküler anlamda onu anlayarak izlememize kısacası yaşadığımız dünya’yı artık bambaşka bir gözle görmemize neden olur. Manna’nın etkileri hakkında bildiklerimiz sadece buz dağının görünen yüzüdür. Bu sırlarla dolu altın tozunun bilinmeyen birçok işlevi daha vardır.
[Vahdet Ekolü paylaşımıdır]


Kur'an-ı Kerim'de Boyutlar ve Zaman Ötesine Yolculuk

01 Ağustos 2020
Ankara

Kur'an-ı Kerim'de Boyutlar ve Zaman Ötesine Yolculuk

"O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman, 55/17-18)

 

Kur’an’da Boyut, Zaman ve Yıldız geçitleri

Bing Bang gerçekleştiğinde zaman sıfırın artı ve eksi yönünde doğru iki yönlü akmaya başlamıştır. Birisi “Ol” diğeri “Öl” yönüdür. Bu iki yön bir daireyi tamamlamak zorundadır. Bu daire tamamlandığında kıyamet dediğimiz olgu gerçekleşecektir. Aslında Allah katında her şey olup bitmiştir. O yüzden Allah “Kıyamet koptu.” Buyuruyor. Allah’a göre kıyamet kopmuştur ancak zaman boyutuna hapsedilmiş bizler, henüz o zamana ulaşmış değiliz.

Paralel evrenler gereği bizim evrenimizin yaşı 20 milyar yıl ise, sıfır noktasının ötesinde de eksi 20 milyar yıl yaşında bir evren mevcuttur. İki evren arasındaki zaman dilimi 40 milyar yıldır. Hâlbuki ikisi de aynı uzayda aynı yerdedir fakat araya zaman duvarı girmiştir. İki evren arasındaki mesafe 40 milyar yıl olduğu halde yıldız geçitleriyle aralarında bir saniyenin altında bir sürede geçiş mümkündür. Yani bir defter sayfasını toplu iğneyle delip arkadaki sayfaya geçmek gibi düşünebiliriz bunu. Paralel evrenler arasındaki geçişler yıldız geçitlerinden özel izinlerle yapılmaktadır. Hz Peygamberimizde Miraç’ta Yıldız Geçitlerinden geçmiştir. Nitekim her geçidin girişinde ondan geçiş ruhsatı olup olmadığı sorulmuştur ve Cebrail’e “Men maak(Yanındaki kimdir?)” denmiştir. Çünkü normal olarak maddi bir beden yıldız geçidinden geçerken yok olabilmektedir. Ancak onun sırrını bilenler ve izinli olanlar o geçitlerden rahatça geçebilmektedirler. İnsanın bedeniyle Ahiret’e intikal edeceğinin sırrı da burada gizlidir.

Paralel Evrenler

Maddi evrenden bildiğimiz pozitif beyaz evren katlarından sayısız paralel evrenler oluşmuştur. Bunun tersine birde anti madde ya da negatif soyut evrenler olduğunu düşünürsek bunlarında negatif paralel evrenleri olmalıdır. Paralel negatif ve pozitif, madde ve anti madde evrenleri kara delikler birbirine bağlamaktadır. Yıldız Geçidi denen mekân boyutu da diyebiliriz buna. Eğer kara delikler olmasaydı sonsuza kadar diğer evrenlerden haberimiz olmayacaktı. Ayette geçen “Allah iki doğunun da iki batınında Rabbidir” sözleriyle “Âlemlerin Rabbi” bu hakikati anlatır. Böylece Allah var olan bütün evrenlerin kendi kudreti altında olduğunu hatırlatır. Beyaz evrendeki doğu, siyah evrendeki batı olmaktadır. Bu paralel evrenleri biz üst üste konmuş levhalar olarak algılarız. Bu evrenleri birbirine bağlayan tüneller ise yukarıda söylediğimiz yıldız geçitleridir.

Bizim evrenimiz üç mekân üzerine kuruludur. Yıldız geçitleri ise dördüncü mekândır. Sürüngenlerin gözleri iki yanda olduğu halde derinlik duygusunu anlayamazlar. Her şeyi sinema perdesi gibi üst üste yapışık görürler. Başka canlılar derinliği görebilirler ama onlar da zamanı algılayamazlar. Dört boyutu birden(en, boy, derinlik ve zaman) algılayabilen sadece insan zihnidir. Sürüngenler derinliği nasıl algılayamıyorsa bizlerde Yıldız Geçitlerini algılayamıyoruz. Bu yıldız geçitleri bizim bir üst boyuta geçmemizi sağladığı gibi, üst boyutta yaşayan varlıklarında bizim boyutumuza geçmesini sağlamaktadır. Bu geçitler zaman sürecini ortadan kaldırmaktadır. Bilindiği gibi rüyalarda bizim bildiğimiz zaman mefhumu yoktur. Aynı anda sayısız mekânda sayısız olayı yaşayabilmekteyiz. Dolayısıyla tek yönlü zaman şeridiyle ancak milyarlarca ışık yılı bir sürede kat edebileceğimiz bir yolu Yıldız Geçitleri vasıtasıyla bir anda geçebilme imkânına sahibiz.

[Vahdet Ekolü Paylaşımıdır]

BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR

BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR (Ömer Sami Ayçiçek. Araştırmacı-Yazar) Bu, Yunus Emre denen şahıs artık çok oluyor! Ben bu veli z...