08 Aralık 2021

Her Çağda Nuh'un Gemisi

HER ÇAĞDA NUH’UN GEMİSİ

 

          Geçenlerde vefat eden ünlü şair Sezai Karakoç şöyle diyor:  “Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun, inananlar için bir Nuh'un Gemisi vardır.”

 

          Bu anlamda Geminin mecazi bir manası var. İnanan iyi insanlar maneviyattaki Nuh’un Gemisi’ne binerek kurtulacaklardır. Ama her çağın aksine bu çağda insanlar Nuh’un Gemisi’ni fiziki olarak da görecekler.

 

          Bu ilahi hadise yani Nuh’un Gemisi programı bitmemiştir. Yüce Allah bu Gemiyi ahir zamanda ortaya çıkartmak için saklamıştır. Yani günü geldiğinde bu Gemi ortaya çıkacak ve görevini tamamlayacaktır. Ve artık o gün gelmiştir. Bu görevin ne olduğunu zaten birçok kitabımızda anlatıyoruz. Burada da iki cümle ile özetleyeceğiz ama bundan önce araya küçük bir yazı koymak istiyorum.
[Ömer Sami Ayçiçek]

 

          Değerli kardeşim Galip Turpan Bey, arkadaşı Recai Çağlayan’ın bir yazısını bana gönderdi. Bu yazıyı çok beğendim, arz edelim:

***

 NUH GEMİSİ; ANALİTİK DÜŞÜNCE ;YÜKSEK İDRAK DAĞI VE EVRENSEL MESAJI !....

         Nuh Gemisi süreci devam etmektedir. Bu Gemi ve bu Geminin hedefi bugün de vardır. İstikamet, Nuh’un Gemisi’nin izlediği rotadır.

 

Bu Geminin ana gayesi bütün insanların beşerî tûfânlardan kurtulmaları ve Allah’a kavuşmalarına yardımcı olmaktır.

 

Bunun sırrı henüz aklın ve analitik düşüncenin varamadığı ve idraklerin henüz yetmediği Hz. Nuh anlayışındadır.

 

NUH; tüm dünyada din tektir fıtrat dini. (İslam= selamete kavuşmak güven ve barış içinde olmak.) Ortada başka din yoktur, bölüp parçalanmamanın adı DİN’dir.

 

Hz.Nuh. (İnançlı ve bu imanına inatçı bir şekilde sarılan kişi.)

 

Hz.Nuh Gemisi. (İdrak ve anlayışı.)

 

Gemi = Varlığı dışlamayan her canlıyı bütünün bir parçası gören birbirinin haklarına saygılı, hoşgörülü empatisi gelişmiş yüksek idrak sahibi anlayışlar bütünüdür.

 

Bu yüksek anlayış ve idrak gemisi üç katlıdır. Alt tabaka vahşi haşarat denilen hayvanlar, orta tabakada sair ehli hayvanlar, üst tabakada Hz.Nuh ve bu anlayış ve davranışa iman etmiş olanlar bulunuyor.

 

(DİKKAT EDİLİRSE EN ALTTAN YUKARI DOĞRU BİR EVRİLME SÖZ KONUSU.)

 

Yani bu yüksek kültür ve anlayış gemisinde varlığın her kademesine saygılı ve yaşamı bir bütün olarak görme idrakinde olan insanların dağın eteklerinden en doruk noktasına ulaşana kadar tuğyanlar (fırtınalar) geçirerek ulaşması anlatılmaktadır. Bu tuğyanlar esnasında hedefteki bu anlayışlar bütününü idrak edip birbirlerine saygılı olup bu sürece iman edenlerin (bu anlayışlar bütünü gemisine binenlerin) diğer varlıklar gibi tuğyan içinde telef olmayacaklarını ve sükunetle o yüksek idrak dağının doruklarına salimen ulaşacaklarını ifade eder.

 

Kur’an’da geçen tennurun kaynaması yukarıda anlattığım varlığı bir bütün olarak gören inanan insanların gönüllerinin bu hedef doğrultusunda iman ve inançlarının kaynar duruma geldiklerini ve bu kaynama noktasından sonra bu anlayışlar bütününün en üst seviyesi olan dağın en üst seviyesine ulaştıklarını ve ulaşmaya devam edildiğini anlatır bu Gemi ve hedef bugün de vardır ve de süreç devam etmektedir anılan güvercin ve zeytin (barış, sükut,  esenlik ) ise tüm bu süreci gören anlayışın dağın üst noktasına diğer varlıkları çeken anlayışın simgesidir. Bu dağın en üst noktası barış, sükut, esenliğe ulaşıldığı noktadır işte o nokta; Kur’an’da geçen Fecr 27, “ey sükûna kavuşmuş benlik!” Fecr 28, “ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime”nin tecelli etmiş halidir.

 

“Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri (delilleri ) apaçık gösterdik.”(2/118.)

 [Recai Çağlayan]

***

Yazımız böyle. Şimdi bu yazıyı tamamlayalım ve Geminin görevinin ne olduğunu arz edelim.

 

Gemiyi Cudi-Ağrı Dağı’nda, manevi merkezi 4417. metrede, bu yüksekliği zirveye göre 142 derecelik açı ile kesen yerde bulmuştuk. (Rabbimiz 2004 yılında o noktada Gemisini bize göstermişti ve şimdi artık insanlığa gösterilme aşamasındayız.) İşte Recai Beyin yazısında bahsettiği niteliklere eren insanları Gemi bu noktada manen içine alacaktır. Bu 4417 sayısı anlamsız değildir. 7 nefsini 1 Allah ile ıslah ederek 44 realitesine yani Cudi’ye varan, böylece cömertlik sunar hale gelen insanın matematik ifadesidir bu sayı. Sağın adamı olmuştur bu insan. Bu sayı sağdan 4417 diye okunur.

 

İşte kendi çabasıyla basamakları birer birer tırmanarak 4417’ye varan insanı Gemi alıp zirveye götürecektir. Yani Gemi ortaya çıktığında (ki, insan üzerinden çıkartılıyor) hak etmiş insanları manen içine alarak tekrar hareket edecek ve onları Recai Beyin dediği gibi Dağın zirvesine götürecektir. Anlaşılacağı üzere Geminin seferi bitmemiştir ve seferini tamamlamak üzere hem somut hem soyut olarak varlığını gösterecek ve görevini yapacaktır. Bu nedenle Muhyittin Arabi, “Seferler” isimli kitabında, “Nuh’un seferi uzar” demiştir.

 

Sezai Karakoç gibi, Recai bey gibi sayısız iyi insanlar tüm bunları akıllarının ve kalplerinin derinliklerinde hissediyorlar.  Bu devrin insanı mutlaka Gemiyi görecektir. Bu devrin insanı Gemi ile yüzleşmek kaderiyle yükümlü kılınmıştır.

 

Gemi 4417’ye varan insanları manen bünyesine alarak zirveye götürecektir. Bu sırada geri kalan insanlar kendi günahlarında boğulacaklardır. (Bu boğulma maneviyatta böyleyken, fizikte salgın hastalıklar, savaşlar ve felaketler olarak kendini gösterecektir.)

 

Gemi bu mübarek Dağa sıratı müstakim yolundan yani dosdoğru bir yol üzerinden gelmişti. Bu yol üzerinden devam ederek zirveye varacaktır. Bu yolun matematik ifadesi 142’dir. Bu sayının anlamlarına burada girmiyorum. Yalnız şu kadarını söyleyelim: 42 sayısı Allah isminin alfabetik sayısal değeridir. 142 ise “Bir Allah” demektir. İşte Gemi Bir Allah yolundan yani la ilahe illallah yolundan ilerleyerek zirveye, yine Allah’a  varacaktır. Ağrı-Cudi Dağı’nın zirve yüksekliği 5137 metredir. Bu sayının birçok anlamları vardır. (Sırf bu sayı işle ilgili olarak, “5137 Zirvenin Hakikati” isimli bir kitap yazdık.) Bu sayının ondalıklarını topladığımızda; 5+137=142 etmektedir. Dahası zirve koordinatlarının toplamı da mucizevî olarak; 44+17+39+42=142 etmektedir. Yani zirve her zerresiyle; “Bir Allah, la ilahe illallah” diye haykırmaktadır.

 

İşte Gemi, iyi kulları bu zirveye, Allah’a ulaştıracaktır. Bunun Kur’an’i anlamı; Gemiye manen binen insanların mahşer üzerinden yeni yer küreye, nurla tamamlanmış dünyaya geçirilmesidir. “Bu iş böyle gitmeyecektir, Allah pisi temizden ayıracak, yeryüzü Rabbin nuruyla parıldayacak, nurla tamamlanmış yeni dünya kurulacak ve yeryüzüne O’nun barışsever kulları varis olacaktır.” İşte böyle diyor ayetler.  

 

Ve artık insanlık bunların gerçekleştiği zamana girmiştir. Artık vakit gelmiştir. Onlarca kitabımızda bu dönemde Müslüman Türk Milletinin bu ilahi olaydaki yaptıkları işlerini anlatıyoruz. Bu millet 4417’ye insanlığı ulaştırmıştır. Bunun anlamı; insanlık yok edilmeyecek ve Altınçağa geçecek demektir. Bize düşen görev hem bu Gemiye binmek hem de mümkün olduğu kadar çok insanı Gemiye binebilir hal ve idrake ulaştırmaktır.

[Ömer Sami Ayçiçek]

04 Temmuz 2021

Leyl Suresi

 8 Temmuz 2021, Ankara

Mekke döneminde inmiştir. 21 âyettir. Leyl, gece demektir

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun,

2. Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun,

3. Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,

4. Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir.

5, 6, 7. Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.

8, 9, 10. Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.

11. Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez.

12. Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.

13. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

14. Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım.

15, 16. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.

17, 18. Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

19, 20. O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).(1)

21. Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 . Rivayete göre, Hz. Ebubekir, Bilâl-i Habeşî’yi efendisinden satın alıp hürriyetine kavuşturunca

müşrikler, “Ebubekir, Bilâl’den gördüğü bir iyilik karşılığında onu âzâd etti” demişlerdi. Bu âyetler işte bu olay üzerine inmiştir.

02 Temmuz 2021

Beled Suresi

2 Temmuz 2021, 03:35 Ankara

Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki “el-Beled” kelimesinden

almıştır. Beled, şehir, belde demektir

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1, 2, 3, 4. Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan

meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı

ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde)

yarattık.(1)

5. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

6. “Yığınla mal harcadım” diyor.

7. Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

8, 9, 10. Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır

ve şer yollarını) göstermedik mi?

11. Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

12. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

13. O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.

14, 15, 16. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi,

yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

17, 18. Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden,

birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar

Ahiret mutluluğuna erenlerdir.(2)

19. Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.(3)

20. Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1. Burada sözü edilen “baba ve oğul”un genel bir ifade olup her baba ve oğlu ifade ettiği tefsir

kaynaklarında söylendiği gibi bunun; çocuk sahibi olamazken sonradan çocuk sahibi olan

baba ile çocuğunu, Hz. İbrahim ile oğul İsmail’i ifade ettiği de söylenmiş, ağırlıklı görüşün

ise ilk görüş olduğu belirtilmiştir.

2 . Bu âyetin son cümlesi “Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir” şeklinde de tercüme edilebilir.

3 . Bu âyet, “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, amel defterleri soldan verilecek olanlardır” şeklinde

de tercüme edilebilir.

01 Temmuz 2021

Tarık Suresi

1 Temmuz 2021, Ankara 


Mekke döneminde inmiştir. 17 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “et-Târık”

kelimesinden almıştır. Târık, şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey demektir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Göğe ve târıka andolsun.

2. Bilir misin nedir Târık?

3. O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

4. Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın.(1)

5. Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.

6. Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.

7. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

8. Şüphesiz Allah’ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de

gücü yeter.

9. Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!

10. (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı.

11. Yağmurlu göğe andolsun,

12. Yarık yarık çatlamış yere andolsun.

13. Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür.

14. O, boş bir söz değildir.

15. Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,

16. Ben de bir tuzak kurarım.(2)

17. Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı!

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 . Bu koruyucudan maksat, insanın yaptığı işleri tespit eden meleklerdir. Meleklerin bu

tespiti için bakınız: (İnfitâr sûresi, âyet, 10-12).

2 . “Allah’ın tuzak kurması” ifadesiyle, inkârcıların kurdukları tuzakları ve planları

boşa çıkarması kastedilmektedir.

04 Haziran 2021

OkuYorum: Tagabün Suresi

4 Haziran 2021, Ankara

Değerli okurlarımız selam ve sevgilerimi sunuyorum

Bugün size; tevhidikuranmeali.com web sitesinden okuduğum Tegabün Suresinin 3  ayetini paylaşmak istiyorum. 

 9- Siz, tüm varlıktaki tek nurun sahibini anladığınızda, her an Tevhid şuurunda olursunuz. İşte, aldanma, aldatma gibi hallerde kalan ise her zaman kaybeder. Kim, Allah’a iman eder ve dosdoğru hakk yolunda çalışanlardan olursa; onların günahları örtülür ve onlar huzur içinde olur ve onların makamlarında akıp giden bir ilim vardır, devamlı o halde kalırlar. İşte büyük kurtuluş budur.

10- Hakikatleri görmemezlikten gelenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar yakıp yakıcı hallere sahiptirler, devamlı o hallerde kalırlar ve bulundukları hâl ne kötüdür.

11- Her şeyde yetkili olanın sadece Allah olduğunu anlayanlar ise, cehaletin o sıkıntılı hallerinde kalmazlar. Kim Allah’a inanırsa, onun kalbi hidayet bulur ve bütün her şeydeki ilmin sahibinin Allah olduğunu bilir.

OkuYorum

9.Ayet: Ruhumun asıl sahibi yüce Allah; senden geldiğimi ve yine sana geri döneceğimi BİLiyorum. Senin nurun ruhumu, aklımı ve bedenimi sarıyor. Beni kuşatıyor. Bana can veriyor. "Bir ben (öz) vardır benden içeri" diyen Koca Yunus misali özümde sensin, sözümde sensin, fiilim sensin. Kendim ve çevremdeki tüm varlığın senin nurundan var olduğunu BİLiyorum, ANlıyorum. Bu satırları yazmamı sağlayan bilgisayarım, bu mesajı sana ulaştıran Bloger ve internet de senin nurundandır. Odamı aydınlatan ışık ve o ışığın kaynağı elektrik enerjisi senin nurundandır. Bu şuurla her an Tevhid (birlik) şuurundayım. "La ilahe illallah, muhammedün resullullah"  Seninle BİRlikte olunca huzur içindeyim, ilim kapıları açılıyor yavaş yavaş. Hamdolsun ya Rabbi.

10.Ayet: Ey Allah'ım; senin hakikatlerinin şuurunda olmadığım zamanlarda ikilik içindeydim. Şüphe içindeydim. Münafıktım. Senin varlığına ve birliğine inanıyor, ancak kitapların ve peygamberlerin hakkında ikilikteydim. Kalbim mutmain değildi. Huzur ve barış içinde değildim. Aştım o halleri çok şükür. Beni hidayete kalbimi huzura kavuşturdun.

11.Ayet: Çok şükür kalbim hidayet buldu. İlim kapıları açılıyor. "Elhamdülillahi Rabbil Alemin"

Bu sabah benden bu kadar sevgili okurlar. Gerisi size kalmış

Kendinize (özünüze) iyi bakın, kendinizin (özünüzün) ve tüm varlığın farkında OLun. Allah'a emanet OLun.

Selam ve sevgilerimle

Galip Turpan

31 Mayıs 2021

OkuYorum-Saff Suresi

Değerli okurlarımız selam ve sevgilerimi sunuyorum

Bugün size; tevhidikuranmeali.com web sitesinden okuduğum Saff Suresinin 7  ayetini paylaşmak istiyorum. 


1- Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah’ın tecellileridir ve O, tüm varlıktaki işleyişin yüce sahibidir, tüm varlığa hâkim olandır.

2- Ey iman edenler! Fâil olan siz değilsiniz, bunu neden söylüyorsunuz.

3- Allah’a ait olanı kendinizinmiş gibi söylemeniz büyük bir hatadır, bedenlerinizin işleyişinde fâil olan siz değilsiniz.

4- Muhakkak ki içlerinde Allah sevgisi olan o kimseler; O’nun yolunda hep bir birlik için mücadele ederler. Onlar sanki kenetlenmiş bedenler gibidirler.

5- Mûsâ kavmine demişti ki: Ey kavmim! Sizler benim Allah’ın hakikatlerini gösteren biri olduğumu bildiğiniz halde, neden beni dinlemeyip, bana eziyet ediyorsunuz. Böylece onlar hakk’ tan, doğru yoldan dönenlerden oldular. Onların kalbleri Allah’ın hakikatlerini anlamaktan uzaklaştı. Hakikatleri bırakıp kendi anlayışlarına çıkan kimseler Allah’a yol bulamazlar.

6- Meryemoğlu İsâ da demişti ki: Ey İsrailoğulları! Ben sizlere Allah’ın hakikatlerini gösteren biriyim. Tüm gücümle yasalara uyarım ve benden sonra gelecek bir Resulü müjdeleyenim. Onun işaretleri Hamd üzere olmasıdır. Fakat onlara, apaçık delillerle hakikatleri açıkladığı halde, onlar: Bu apaçık bir aldatmacadır, dediler.

7- Barışa ve huzura davet edildiği halde; Allah hakkında bir şey uyduran, o yalanları aktaran kimseden daha zalim kim olabilir. Zalim kimseler Allah’a yol bulamazlar.

Birinci ayette geçen "sebbeha" kelimesi "onunla olan, varlığından ayrı değil, tecellileri," anlamlarına geliyor. Yani şunu anlıyoruz, biz insanlar, hayvanlar, bitkiler, dağlar, taşlar velhasıl tüm mevcudat O'nunla biriz, O'ndan ayrı değiliz, O'nun tecelli etmesiyiz, ortaya çıkışıyız.

İkinci ve üçüncü ayetlerde yüce Allah "ey iman edenler" diyerek, iman edenlere hitap ediyor. Etmeyenler zaten O'nun mesajlarını anlamıyor ve O'nu bilmiyor. O'nu düşünmüyor. İman edenler olarak bizler şöyle bir düşünelim. Gözümüzle mi görüyoruz? Yoksa beynimizle mi? Gözümüzün retinasına düşen ışık elektrik sinyaline dönüşüyor ve sinirler vasıtasıyla beyne iletiliyor. Beyinde nasıl oluyorsa görüntü kaydediliyor. Beyin ve sinir bilimciler bunu henüz keşfetmiş değiller. Peki hiç düşündünüz mü? Gördüğümüz görüntüyü algılayan farkında olan nedir, kimdir? Gören O'dur. Fail olan O'dur. Vücudumuzun işleyişinde fail olan O'dur. Kalbimizin atmasında fail olan O'dur.

Dördünce ayette ise sevgiye vurgu yapılmaktadır. Kalbi Allah sevgisi ile dolu olanlar, Hakk yolunda Hakikat yolunda birlik içince çalışırlar, mücadele ederler, cihad ederler.

Beşinci ayette ise Hakikatleri bırakıp kendi anlayışlarına göre yaşayan kimseler Allah’a yol bulamazlar denilmektedir. Kendi geçmiş zanlarına sıkıca bağlı olarak yaşayanlar, kainat kitabını okuyamayanlar, kendini bilmeyenler Rabblerini bilemezler

Beşinci ve altıncı ayetlerde Hz. Musa'nın ve Hz. İsa'nın hakikatleri bildirmelerine rağmen İsrailoğullarının inatla kendi geçmiş zanlarında kaldıkları ve Allah'ın hakikatlerini anlayamadıkları anlatılmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de daha bir çok ayette Musa ve İsa kıssaları vardır.

Yedinci ayette barış ve huzuru bulmuşların dışındakilerin zalim oldukları ve onların Allah'a yol bulamayacakları söylenmektedir. Zalim kelimesi günümüz Türkçe'sinde farklı anlamda kullanılmaktadır. İnsanlara kötülük eden, işkence eden, öldüren vb anlamları vardır. Ancak kutsal kitaptaki anlamı farklıdır. Allah'ın hakikatlerini inanmayanlara, O'nu anlamayanlara zalim denilmektedir.

Hoş kalın hoşça kalın, Allah aşkıyla Olun.

Galip Turpan

29 Mayıs 2021

OkuYorum-Rahman Suresi

 26.05.2021 Ankara

Değerli okurlarımız selam ve sevgilerimi sunuyorum

Bugün size; tevhidikuranmeali.com web sitesinden okuduğum Rahman Suresinin 7  ayetini paylaşmak istiyorum. Daha önce bu paylaşımları whatsapp mesaj dağıtım listemdeki dostlara gönderiyordum. Sizlerin fazla zamanınızı almamak ve dikkatlerinizi dağıtıp işten alıkoymamak için blog sayfamda paylaşıyorum. Ayetlerin zihnimde yarattığı çağrışımları, bana verdiği ilhamları OkuYorum ve YazıYorum. 

1- Bütün varlığı nuruyla sarandır.

2- Bütün kâinat kitabındaki ilmin sahibidir.

3- İnsanı halk edendir.

4- İnsana ilmiyle hakikatleri öğretendir.

5- Bir hesap iledir güneş ve ayın hareketi.

6- Yıldızlar ve ağaçlar her an secde halindedirler.

7- Gökyüzünü bir sonsuzluk içinde var edendir ve bütün her şeyi bir ölçüyle düzenleyendir.
[Rahman Suresi]


Ayet-1: "Bütün varlığı nuruyla sarandır." Şu anda (05:55) Fatih Koca'dan "On Sekiz Bin Aleme Server Olan Muhammed" ilahisini dinliyorum. "Ya Muhammed, Muhammed, Es-Salatü Ves-Selam"  Penceremizden baktım dışarı. Güvercinler tarlada yemleniyorlar, kuşlar cıvıldaşıyor. Tarladaki buğdaylar büyüyor. İnsanlar arabalarına binip işlerine gidiyor. Tüm canlılar (insan, hayvan, bitki) hatta tüm cansız maddeler (taş, toprak, araba vb) yüce Allah'ın nurundandır. Birçok ayette varlığın Allah'ın nurundan yaratıldığı yazılıdır. Atom altı parçacıklar, atomlar, gazlar, moleküller, yıldızlar, galaksiler ve kainatlar Allah'ın nurundandır. Yine birçok ayette "Göklerde ve yer yüzünde ve ikisinin arasındaki her şeyi yaratan Allah'tır" denmektedir. Aklıma bir soru geldi. Peki penceremden gördüğüm arabalar da Allah'ın nurundan mı yaratılmıştır. Sizin bu soruya cevabınızı bilmiyorum. Benim cevabım; evet. Arabalar da O'nun nurundandır. Arabanın malzemesini topraktan çıkaran, demiri eritip ona şekil veren, binlerce parçayı bir araya getiren insandır. Ancak arabanın atomları Allah'ın nurundandır.

Ayet-2: "Bütün kâinat kitabındaki ilmin sahibidir." Sonsuz ilim sahibi yüce Allah senin ilmin ne yücedir. Görünen görünmeyen, bilinen bilinmeyen, göklerde ve yerde ve ikisinin arasında olan tüm varlıkları halk eden sensiz. Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz. Sonsuz ilminle, ruhu ve maddeyi yaratan sensin. Senin ilmin, nurun her varlığı kuşatır. Her varlık seni tesbih eder, seni zikreder, sana secde eder. Senin sonsuz ilminle var olur atom, yıldız, galaksi ve sayısız alemler. 

Ayet-3: "İnsanı halk edendir." Bu surenin 14. ayetinde yüce Allah şöyle buyuruyor. "İnsanı; bir öz taşıyan, dönüşüp, gelişip şekillenen bir halde halketti" İnsan bir özden, yine Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde yazdığı gibi "nutfe"den yani zigotdan yaratılmıştır. Zigot dişinin yumurtası ile erkeğin sperminin birleşmesi ile oluşan hücredir. Kutsal kitabımızda adı geçen nutfe, çekirdek anlamında da kullanılmaktadır. Meyveler, bitkiler için nutfe, çekirdek anlamında kullanılmaktadır. 23 kromozom taşıyan dişi yumurtası ile 23 kromozom taşıyan erkek spermi birleşip 46 kromozomlu zigotu oluşturur. Hiç düşündünüz mü? Bu nasıl olur? O hücreler birleşmeyi kimden öğrendiler? Nasıl oluyorda 23 kromozlu yumurta ile 23 kromozomlu sperm 46 kromozomlu zigotu yaratıyor? Bu bilgiyi nereden biliyorlar? Nereden mi? Tabiki yüce Allah'ın ilmi ve nuru her atomu, molekülü, DNA'yı, kromozomu sardığı için. Rahman suresinin 11, 12, ve 13 ayetlerini Oku'yun lütfen. Hele 13 ayet şöyle "O halde Rabbinizin nimetlerinin hangisini yalanlarsınız". Bu ifade Rahman suresinde 30 kere tekrarlanmıştır. Ne kadar etkileyici sözler değil mi?

Ayet-4: "İnsana ilmiyle hakikatleri öğretendir." Kur'an-Kerim'in ilk suresi olan Alak Suresinin ilk ayeti "Ikra bismi rabbikellezî halaka" meali "Seni yaratan Rabbinin adıyla Oku" Bu ilk ayet ile yüce Allah kulu ve Resulü Hz. Muhammed (sav)'e Oku emrini vermiştir. Peygamberimiz "ben okuma bilmem, neyi okuyacağım" diye Cebrail (as)'a sorar, Cebrail 2 kere daha Oku der. Buradan şunu anlıyoruz. İnsan önce kendini (bedenini, aklını ve ruhunu) sonra çevresinde gördüğü her varlığı, her eşyayı okumalıdır. Adem (as) yaratıldığında yüce Allah ona kelimeleri öğretmiştir. İblis de bu sebeple Adem'i kıskanmıştır.


Ayet-5: "Bir hesap iledir güneş ve ayın hareketi" Şu anda (05:09) penceremizden sağa doğru, batı ufkuna baktığımda Ay'ı görüyorum. Bakır renginde. Ya 13'ünde, ya da 14'ünden sonraki günde. Yani tam dolunay değil. Biraz sonra batacak. Güneş ise doğmaya hazırlanıyor. 05:45 civarında doğacak. Güneş doğduğunda Ay batmış olacak. Yarın ve öbür gün Ay doğuya doğru yol almış olacak, Güneş ve Ay birbirini görecek. Sanki Güneş ve Ay gökte saklambaç oynuyor gibi. Ayın Dünyamız etrafındaki dönüşü sebebiyle her gün farklı konumlarda görüyoruz Ay'ı ve Güneş'i. Güneş ile Ay'ın hareketi gerçekten ilahi bir hesap iledir. Güneş, Ay ve Dünya'mız ve dahi yıldızlar, galaksiler, evrenler bir hesap ile hareket ediyorlar bu sonsuz boşluk içinde. Geceyi ve gündüzü yaratan ve canlılara gündüz çalışmayı ve gece dinlenmeyi bahşeden yüce Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun. 

Ayet-6: "Yıldızlar ve ağaçlar her an secde halindedirler". Ağaçlerın secde etmesini anlayabiliriz değil mi? Kuvvetli rüzgar esince ağaçlar özellikle fidanlar eğilirler, secde ederler. Bu benzetmeyi yapabiliriz. Yıldızların secde etmesini bendeniz doğrusu şu anda düşünemiyorum. Demek ki yıldızlarında secde etme biçimi var. Biz bilmeyiz Allah bilir.


Ayet-7: Gökyüzünü bir sonsuzluk içinde var edendir ve bütün her şeyi bir ölçüyle düzenleyendir. Hiç düşündünüz mü? 1400 yıl önce yüce Allah kutsal kitabında Resulune vahyedip diyor ki" gökyüzünü bir sonsuzluk içinde var eden benim, bütün her şeyi düzenleyen benim" 1400 yıl önce insanlar, özellikle bilim insanları kainatın sonsuzluğunu acaba tasavvur edebiliyormuydu? Günümüzde gökbilimciler kainatın genişlediğini ve çapının 93 milyar ışık yılı olduğunu tahmin ediyor. Ancak acaba diğer evrenleri de düşününce alemlerin sonsuz büyüklükte olduğunu idrak edebiliyor mu?

Bir sonraki OkuYorum'da buluşmak üzere hoş kalın hoşça kalın

Galip Turpan

24 Mayıs 2021

OkuYorum: Kamer Suresi

 24.05.2021 Ankara

Sevgili okurlarımız selam ve sevgilerimi sunuyorum

Bugün size; tevhidikuranmeali.com web sitesinden okuduğum Kamer suresinin 7  ayetini paylaşmak istiyorum. Daha önce bu paylaşımları whatsapp mesaj dağıtım listemdeki dostlara gönderiyordum. Onların fazla zamanını almamak ve dikkatlerini dağıtıp işten alıkoymamak için blog sayfamda paylaşacağım. Ayetlerin zihnimde yarattığı çağrışımları, bana verdiği ilhamları OkuYorum temasıyla yazacağım. 

1- Her zaman hakikatlere yakınlık vardır ve hakikatler her an apaçık ortaya çıkar.

2- Delilleriyle görseler bile, hakikatleri reddedip kendi cehaletlerine dönenler, bunlar eskiden beri söylenen aldatmacalardır, derler.

3- Onlar hakikatleri yalanlarlar ve onlar kendi şahsi çıkarlarına tâbi olurlar ve bütün varlıktaki istikrarlı işleyişi anlayamazlar.

4- Doğrusu, onlara fenalardan vazgeçirtecek hakikatlerin bilgileri sunuldu.

5- Kemalâta ulaşmaları için ilmin incelikleri onlara sunuldu. Fakat açıklamalar, uyarılar onlara fayda vermedi.

6- Artık, hakikatlere davet edenin davetine karşılık vermeyenlerden her zaman uzak dur.

7- Onlar bakışlarıyla dehşet saçan, etrafa yayılmış yağmacılar gibi yalnız kendi çıkarlarına göre hareket ederler.
[Kamer Suresi]

Hakk, hakikat bu kelimeler Kur'an-ı Kerim'de yüzlerce ayette geçen kelimeler. Yüce Allah (c.c) ilahi kitabında biz kullara Hakk yolunda, hakikat yolunda yürümemizi, yaradılışın, doğumun ve ölümün hakikatleri bilmemizi ve anlamamızı öğütlemektedir. Bir ayette söylendiği gibi, "düşünüp tutasınız diye O size öğüt veriyor".

Kendisinin yani özünün farkında olan insan, Yunus'un dediği gibi kendinini bilen insan için hakikatlere her zaman yakınlık vardır. İnsan-ı Kamil için hakikatler ayan beyan ortadadır. O her varlıkta Hakk'ı hakikati görür.

Diğer taraftan Hakk'ı hakikati idrak edemeyen kişi der ki "gözümle görmeden inanmam" Halbuki bu lafı söyleyen kişi bilmiyor ki; görmek için inanmak gerekir. Ayrıca, Kur'an'da bir çok ayette yazılı olduğu gibi, nice bilinmeyen ve görülmeyen hakikatler vardır. Nice bilmediğimiz görmediğimiz alemler, çok yüksek frekansta titreşen varlıklar vardır.

O gaflet uykusundaki kişilere kemalâta ulaşmaları için ilmin incelikleri onlara sunulmasına rağmen,  açıklamalar, örnekler ve uyarılar onlara fayda vermiyor. Onlar hala eski bildikleri gibi düşünüyor, inanıyor ve yaşıyorlar.

Kendini bilenlerden olmamız dileği ile hoş kalın hoşça kalın sevgili gönül dostlarım.

Allah'ın selamı rahmeti ve bereketi üzerimize olsun.

Galip Turpan


21 Mayıs 2021

OkuYorum: Zariyat Suresi

 21.05.2021 Ankara

Sevgili okurlarımız selam ve sevgilerimi sunuyorum

Bugünden itibaren size her sabah tevhidikuranmeali.com web sitesinden 4 sayfasını okuduğum ayetleri paylaşmak istiyorum. Daha önce bu paylaşımları whatsapp mesaj dağıtım listemdeki dostlara gönderiyordum. Onların fazla zamanını almamak ve dikkatlerini dağıtıp işten alıkoymamak için blog sayfamda paylaşacağım. Ayetlerin zihnimde yarattığı çağrışımları, bana verdiği ilhamları OkuYorum temasıyla yazacağım. 

Bugün Zariyat suresinin tamamını paylaşacağım. Önce ilk 7 ayeti paylaşmayı düşünmüştüm ancak devam ettikçe anladım ki surenin tüm ayetleri birbirinden etkileyici.

Zariyat Suresi

1- Zürriyeti devam ettirene.

2- O yükü taşıyana.

3- Kolayca yol aldırana.

4- Her varlıkta ince ince işleyişini gösterene.

5- Muhakkak ki size ne vaat ediliyorsa elbette doğrudur.

6- Muhakkak ki varoluş yasalarıyla elbette varlık ortaya çıkar.

7- Ulvî Âlem’in Zâtı her şeyi en güzel bir şekilde yapandır.

8- Muhakkak ki siz, birbirine uymayan sözler içindesiniz.

9- Yalanlarda kalan kimse hakikatlerden sapar.

10- Yalanlarda kalmak kendine yazık etmektir.

11- Onlar ki cehalet içinde kalıp hakikatleri düşünmeyenlerdir.

12- O kimseler varlığın yaratılış yasalarını ne zaman araştıracaklar.

13- Onlar zamanlarını fitne hallerinde, yakıp yakıcı hallerde geçirirler.

14- Sizler fitne hallerinde olursanız, her şeyi acele isteyen kimselerden olursunuz.

15- Muhakkak ki fenalardan sakınan Allah’a ortak koşmayanlar, huzur içinde ve birlik içindedirler.

16- Onlar Rabbinden sunulan şeylere sarılırlar. Muhakkak ki onlar, onlardan öncekiler gibi güzel davranışlar içindedirler.

17- Onlar az da olsa gaflet hallerine düşmezler.

18- Onlar aydınlanma yolunda hatalarını anlayıp düzeltirler.

19- Onlar varlıktaki hakikatleri anlamayı ve fenafillâh olmayı isterler.

20- Hakikatleri kesin olarak anlamak isteyenler için yeryüzünde deliller vardır.

21- Kendi iç âleminizde deliller vardır. Hâlâ bakıp ta görmez misiniz?

22- Sizdeki sıfatlar ve size vaat edilen şeyler Ulvî Âlem’dendir.

23- İşte, göklerdeki ve yerdeki her şeyi vücudlandıran O’dur. Muhakkak ki O, elbette gerçek olandır. Sizin konuşmanız gibi.

24- Konuk sever İbrâhim’e meyledenlerin hikâyesi sana geldi değil mi?

25- Onun yanına geldikleri zaman: Barış ve huzur üzere ol, dediler. O’da münker kimselere: Siz de barış ve huzur üzere olun, dedi.

26- Sonra hakikatlerin ehli olan ona yöneldiler. Sonra da hızla dinlemeye koyuldular.

27- Böylece o, onlara yakınlığı anlattı, bu hakikatlerden yararlanmayı bırakmayın, dedi.

28- Sonra onları dikkatli olmaya çağırdı. Korkmayın, bilgili, yardım sever insanlardan olun, dedi.

29- Sonra o görünenlerin iç yüzünü, onlardaki işleyişin hakikatlerini etraflıca anlattı. Böylece o gerçekleri vurguladı. Acziyetinizi ve bir şey meydana getirmeye gücünüzün olmadığını anlayın, dedi.

30- Dediler ki: İşte gerçek budur. Dedi ki: Rabbinizin gerçeği budur. Muhakkak ki bütün her şeye hâkim olan, ilmiyle vareden O’dur.

31- İbrâhim dedi ki: Ey hakikatlerle bilgilendirilmiş olanlar! Bundan sonra sizler ne söylediğinizi bilin.

32- Dediler ki: Fenalarda kalan bir kavimken bize hakikatler sunuldu.

33- Özünden uzaklaşmışken, o fena halleri bırakmamız gerektiğini anladık.

34- Boş şeyler içindeyken, Rabbe ait olan hakikatlerle terbiye edildik.

35- Böylece bizler müminler olarak oradan çıkarıldık.

36- Öyle ki bizler hakikatlerin anlatıldığı o yerde, Hakk’a teslim olmanın dışında başka bir şey bulmadık.

37- Ve orada acı sıkıntılardan çekinen kimseler için deliller bıraktık.

38- Mûsâ da firavuna apaçık delillerle Bizim hakikatlerimizi bildirmişti.

39- Fakat o kendi bildiklerinde kaldı, hakikatlere yüzünü döndü, bu maskaradır ya da mecnundur, dedi.

40- Oysa Mûsâ Bizim hakikatlerimize sarıldı ve o tüm varlıktaki gücü bilendi. Fakat firavun ve etrafı, kendi cehaletlerinde kalıp Bizi kabul etmediler. Ve Mûsâ Melâmî’ydi.

41- Âd kavmine de onlardaki o nefes alıp vermenin hikmetini, bir şey meydana getirmeye güçleri olmadığını bildirdik.

42- Üzerlerinde olan o cehalet hallerini bırakmalarını, o hallerin sadece yozlaştırmaya sebep olacağını bildirdik.

43- Semûd kavmine de: Anlayabildiğiniz kadar hakikatlerden yararlanın, denilmişti.

44- Fakat onlar Rabbin işleyişini anlayamadılar, böylece o cehaletin şaşkınlık hallerinde kaldılar ve onlar bakıp göremediler.

45- Böylece onlar, tüm varlığı tutan o gücü anlamaya güç yetiremediler ve başarılı olamadılar.

46- Daha önce Nûh kavmi de, doğrusu onlar da hakikatleri bırakıp kendi anlayışlarına sapan kimselerden oldular.

47- Gökyüzünü kudretimizle düzenledik ve muhakkak ki genişletmekteyiz.

48- Yeryüzünü döşeyip yaydık ve güzel bir şekilde düzenledik.

49- Bütün her şeyi çiftler halinde halkettik. Umulur ki siz varoluşun hakikatlerini anlarsınız, o hakikatlerle bu âleme bakarsınız.

50- Bundan sonra Allah’a sığının. Muhakkak ki ben sizlere, O’na ait olan hakikatleri apaçık delillerle açıklayıp uyarıyorum.

51- Allah ile beraber başka ilahlar edinmeyin. Muhakkak ki ben sizlere, O’na ait olan hakikatleri apaçık delillerle açıklayıp uyarıyorum.

52- İşte, hakikatleri gösteren biri onlardan öncekilere de gelmiş olmasın ki, onlar da ona: Aldatan biridir veya mecnun biridir, demiş olmasınlar.

53- Onlar bu halleri mi birbirlerine aktardılar? Onlar fenalarda kalan, taşkınlık içinde olan kimselerdir.

54- Artık o hallerde olanlardan uzak dur. Sen onlar gibi değilsin. Sen Melâmî’sin.

55- Hakikatleri an. Muhakkak ki hakikatleri anlayıp hatırlamak müminlere fayda verir.

56- Tanıdıklarınızı ve tanımadıklarınızı, ancak beni bilsinler ve kulluklarını anlasınlar diye yarattım.

57- Tanıdıklarınız ve tanımadıklarınız irade sahibi değildir, rızık da veremezler. Benden başka irade sahibi olan, faydalandıran yoktur.

58- Muhakkak ki Allah; O’dur rızık veren, tüm varlıktaki kudretin sahibi, tüm varlığı sapasağlam tutan.

59- İşte, hakikatleri anlamayıp kötülükler içinde olanlar, arkadaşlarını da kendi kötülüklerinin benzerine sürükleyebilirler. Bundan sonra acele etmeyin, daha dikkati olun.

60- Hakikatlerin sözlerine uymayıp, zamanlarını hakikatleri görmemezlikten gelip kabul etmemekle geçiren kimselerin vay o hallerine!


Surenin bana verdiği ilhamı ve zihinsel çağrışımları daha sonra yazacağım.

Hoş kalın hoşça kalın.


06 Mayıs 2021

Sufi Ney Meditasyonu ve Farkındalık

6 Mayıs 2021, Ankara

Sufi ney meditasyonu ney sesi ile yapılan ve sufizmin temel prensipleri ile tasarlanmış bir meditasyondur. Meditasyonun anlamı, odaklanmak, yoğunlaşmak ve dikkatini vermektir. Burada odaklanmak (konsantrasyon) dikkatimizi nefesimize, kendimize vermektir. Sizlere öğrettiğim zikir/meditasyon tekniğinde zikrimize/mantraya odaklanıyoruz. Zihnimizden gelip geçen düşünceleri sadece seyrediyoruz. Düşüncelere takılmıyoruz, onlara odaklanmıyoruz. Zikrimize/mantramıza odaklanıyoruz.

Sufi ney meditasyonundan fayda görmek için her gün sabah uyanınca ve her gece yatmadan önce mutlaka yapmalısın. Haydi şimdi başlayalım.

Meditasyona nefesimizin farkındalığı ile başlayalım. Derin bir nefes alın, ciğerlerinizi iyice doldurun. Sonra yavaşça verin. Çok güzel. İstediğim şey şu anda olmak. Nefesi takip etmek. Nefes alıp verdiğimizin farkında olmak ve yüceler yücesi Allah’a şükretmek. Haydi şimdi şükredelim, havayı ve bizi yaratana.

Tekrar derin bir nefes alalım, verelim. Çok güzel. Nefes alırken havanın burnundan girdiğini, akciğerlerinde bronşlara oradan kana oradan hücrelerine ulaştığını düşün, tefekkür et. Nefes verirken kirlenmiş havanın burun deliklerinden çıkışını izle. Şimdi tekrar derin nefes al ve yavaşça ver. Çok güzel

Hayatın bilgeliği kabul ile başlar. Kabullenmek (tevekkül) olgunluktur, kemale ermektir, farkındalıktır. Önce farkında olursun sonra kabul etmeye başlarsın. Farkındalık en basitinden nefesini fark etmekle başlar, sonra oturduğun koltuğu sandalyeyi hissederek, ellerini, başını, tüm bedenini hissederek farkında olursun.

Şimdi dikkatini başına ver, derin nefes al, ver. Yüzünü hissetmeye çalış. Mesela kulaklarını, burnunu, dudaklarını, şimdi de omuzlarını, kollarını, sırtını, belini, dizlerini, ayakların, ayak baş parmakların ve tüm vücudunu bir bütün olarak hisset.

Unutma en uzun yolculuklar ilk adımla başlar. Vücudunu fark etmeye başladıkça farkındalığın artacak. Bu meditasyonlar sana yavaşlamayı öğretecek. Yavaşlama tembellik değildir. Yavaşlarsan geç kalmazsın, aksine işlerini zamanında bitirirsin. Acele edersen geç kalırsın, yavaşlarsan tam olması gereken zamanda varırsın. Yavaşlamak farkında olmaktır. Demini almaktır. Çay demlenmeden içilmez. Demlenmesi için beklemen lazım. Demlelen her şey daha olgundur, daha iyidir. Mesleğin, işin ne olursa olsun yavaşlamayı öğrenmek demlenmektir bilgece hareket etmektir. Aramızda acele hareket edenler var. Bendenizde biraz öyleyim. Gençliğimde, 30lu 40lı yaşlarımda çok aceleciydim. Şimdi artık yavaşlamayı öğrendim. Hala çalışma ile dinlenme dengesini sağlamış değilim. Şirketimizin ve derneğimizin işerinin çokluğu sebebiyle çok çalışmam gerektiğini sanıyorum. Ancak denge ile hareket etmem gerektiğini biliyorum. Bu bilgiyi hayatıma geçirmem lazım.

Yavaşla, doğa acele etmez. Buna rağmen bizlere nice nimetler sunar. Her gün salonumuzun penceresinden dışarı bakarım ve buğday tarlasını seyrederim. Geçen sene ekim ayında çiftçi kardeşim toprak anayı sürdü ve tohumu ekti. Aradan 7 ay geçmesine rağmen henüz buğday 7-10 cm uzunluğunda çime halinde. Olgunlaşıp başağa dönüşmesi için 2-3 ay daha var. Yani tohumun başağa dönüşmesi ve ürün vermesi için toplam 9-10 ay geçmesi gerekiyor. Çok ilginç değil mi?  İnsan hücresinin de gelişip doğması için 9 ay 10 gün geçmesi gerekiyor.

Galip Turpan

Kaynak: 

1. Hakan Mengüç, 

2. Dağarcığımdaki bilgi

18 Nisan 2021

Oruç Tut Sıhhat Bul, Otofaji

18 Nisan 2021, Ankara

Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde "Oruç Tut Sıhhat Bul" buyurmuştur. Onun ümmeti olan bizlere söylenmiş en değerli öğüttür. Oruç insanın beden, akıl ve ruh sağlığı için çok faydalıdır. Bu yazımda Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi'nin Otofaji konulu araştırma sonucunu bulacaksınız. Ramazan sevincini yaşadığımız bu günlerde orucun faziletlerinden bahsetmek istedim.

Oruç sadece aç kalmak değildir

Savm, oruç kelime anlamı olarak sakınmak diye bilinir.

Fakat sakınmayı genelde yemekten içmekten sakınmak olarak biliriz.

Oysa tüm azaların da orucu vardır.

“Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. (İbn Mace, Sıyam,21)

“Nice oruç tutanlar var ki, oruçlarından payları açlık ve susuzluktur. (İbn Hanbel, 2/373)

Bakara Sûresi 183 meâli: Ey iman edenler, sakınmak sizden öncekilere yazıldığı gibi, sizlere de yazıldı. Umulur ki siz fenalardan sakınır, Allah’a ortak koşmazsınız.

Cümle azaların orucu da vardır.

Gözün, kulağın, dilin, ayağın, elin, ağzın, burnun cümle azaların her birinin orucu vardır.

Hele bir de kalbin orucu vardır ki, işte Kâmil insanın orucu kalbî-dir.

Gözün orucu: Eğer kişi, kimsenin ırzına, namusuna, helaline, malına, mülküne, makamına, parasına bakmaktan sakınıyorsa, onun gözleri de oruçludur.

Dilin orucu: Eğer kişi, kimseyi çekiştirici sözler etmekten, küçük görücü sözler etmekten, hakaret etmekten, yalan sözler etmekten, boş sözler konuşmaktan sakınıyorsa onun dili de oruçludur.

Dilin orucu susma orucudur. “Meryem Sûresi 26”

Bir Mürşid-i Kâmil talebelerine” Boş sözler edenin, yalan konuşanın, birilerini çekiştirenin orucu olmaz” der

Kulağın orucu: Fitne, fesatlık, dedikodu, yalan gibi birilerini kötüleyici sözleri dinlemekten sakınıyorsa kulak da oruçludur.

Bir Mürşid-i Kâmil, yanında dedikodu yapan birine”Orucum bozuldu” der.

O kişi de” Efendim bir şey yiyip içmedik”der.

Kâmil insan”Dedikodu yaptık” der

O kişi de” Ben yaptım efendim, siz yapmadınız ki” der.

Kâmil insan” Ben de duydum ya” der.

Elin, ayağın orucu: Eğer kişi haramı almaktan, harama gitmekten sakınıyorsa, o kişinin eli, ayağı da oruçludur.

Ağzın orucu: Eğer kişi ağzına yiyecek, içecek olarak haram şeyleri almaktan sakınıyorsa, o kişinin ağzı da oruçludur.

Burun orucu: Kişi nefes alıp vermesinin hikmetini, her nefeste biliyorsa, aldığı nefesin Allah’ın hayy sıfatı olduğunu verdiği nefesin de kulluk boyutu olduğunu biliyorsa, işte o kişi burnuna da her an oruç tutturuyordur.

Kalb orucu ise, Allah’ın kulundan istediği oruçtur.

Kalb orucu ancak kâmil insanlara mahsustur

Onlar; tüm organlarına oruç tuttururlar.

Onlar; Allah’ın varlığının yanında kendilerine varlık isnat etmekten sakınırlar, Allah’a ait olan sıfatları kendine nispet etmekten sakınırlar.

İşte onlar; her nereye bakarlarsa baksınlar her varlıkta Hakk’ı seyretmenin zevkindedirler.

Her nereye dönerlerse dönsünler oraya “Semme Vechullah” şuuruyla bakarlar.

Onlar kendilerine benlik isnat etmekten her an sakınırlar.

İşte onlar 1 aylık kapıdan geçip 12 aylarını her daim “Savm” “Oruç” şuuruyla geçirirler.

[İsmail Dinçer]

Orucun bedene zihne ve ruha faydaları

Oruç tutmanın saglık açısından faydaları saymakla bitmiyor. Allahu Teala bizleri hem nefs terbiyesi, hem daha sağlıklı olabilmemiz için böyle güzel bir ay hediye etmiştir. Ayrica yoksulun derdini daha iyi anlayabilmek, yardımlaşma ve ulvi güzel duygularımızı hatirlamamiz için ne mübarek bir aydır Ramazan ayı. Her yaptığın güzel düşünce artı puanlar ile güzel enerji oluyor bizlere saglik, mutluluk, bereket, huzur olarak ve daha birçok guzellik olarak geri veriliyor.. Oruç tutmanın saglik açısından da faydasi şu şekilde açıklanmış..

Metabolizma, gün içerisinde tüketilen gıdaları hazmetmekle uğraştığı için vücudumuzun savunma ve bağışıklık sistemi zayıflar. Oruç sırasında sindirime ayrılan zaman azaldığı için, iftar ve sahurda dengeli ve sağlıklı beslenmeyle mide ve bağırsaklar bu süreçte dinlenerek kendini yeniler. Özellikle durmaksızın çalışan karaciğerin dinlenmesine olanak sağlayan oruç, kan içerisinde yer alan akyuvarların da performansıyla vücudumuzdaki her organı ayrı ayrı dinlendirir ve hastalıklara karşı direnç sağlar.

Otofaji

Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi, insan vücudunun aç kalınca zayıf ve hastalıklı hücrelerin içindeki gereksiz parçacıkları yok etme programını keşfetti. Bu mekanizmaya Otofajoni adını verdi. Bu keşfiyle 39.Nobel Tıp Ödülünü aldı. Ohsumi şöyle diyor, “üç günlük oruçtan sonra vücudun bağışıklık mekanizması yeni akyuvara oluşumunu tetikliyor, vücut bağışıklık sistemini tamamen yeniliyor. Bu konuda Müslümanların orucu adeta bir yenilenme programı olarak karşımıza çıkıyor. Vücut stres altındayken oruç tutarken veya açlık sırasında çok fazla otofaji (hücrelerin kendini yeme durumu) oluyor. Hücre, enerji üretimini kendi iç imkanlarını kullanarak yapmaya çalışıyor.ve tabi ki ilk olarak çöpünü ve patojen bakterileri sindirerek temizliğe başlıyor. Otofaji sürecinde belli bir süreklilik olmaz ise; Parkinson hastalığı, diyabet ve kanser hastalığı kaçınılmaz olabiliyor. Yılda bir ay kadar süre ara vermeden aç kalmanın harikulade bir tasarım olduğunu söyleyebilirim. İslam’ın hastalıkların tehlikesini otomatik olarak ortadan kaldıran bir sağlık programı var. “Peygamberimiz bir hadisinde “Oruç tut sıhhat bul” demiştir.”


BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR

BU YUNUS EMRE DENEN ŞAHIS ARTIK ÇOK OLUYOR (Ömer Sami Ayçiçek. Araştırmacı-Yazar) Bu, Yunus Emre denen şahıs artık çok oluyor! Ben bu veli z...